10. Sabrın ve Tefekkürün Işığında Liderlik
Bu makalenin kaynağı, Dr. Aladdin Ali'nin “Yürekten Esintiler” adlı kitabıdır.
GİRİŞ: KEMÂLÂT YOLUNDA TEENNİNİN ERDEMİ Ey yolcu! Bil ki her karar, kader defterine atılmış bir imzadır ve her tercih, ruhun tuvaline vurulmuş bir fırça darbesidir. İnsanın kıymeti, anlık heveslerin peşinde pervane olmasında değil, kalıcı hakikatlerin izinde sabırla yol almasındadır. Bu dünya sahnesinde, göz kamaştıran nice fikir, çöl ortasında serap misali belirir; susamış ruhları kendine çeker, lakin vuslatında hüsrandan başka bir şey sunmaz. Hakiki liderlik ve kâmil şahsiyet ise, yüzeydeki parıltıya aldanan gözün değil, derindeki cevheri gören gönlün sanatıdır. Bu, tıpkı bir hattatın besmeleyle kamışını hokkaya batırmadan evvelki derin sükûtu gibidir; o sükût ki, aceleyle çizilmiş binlerce karalamadan daha mânâlı, daha hikmetlidir. Zira bilir ki harfin ruhu, ancak tefekkürün rahminde olgunlaşır ve sabrın eliyle kâğıda nakşolur. İşte bu yazı, sizi o anlık parıltıların ötesine, sabrın ve tefekkürün o sükûnet dolu ve bereketli iklimine, yani kalıcı başarının ve ruhani huzurun menbaına davet etmektedir.
BİR TAŞIN SABRI, BİR MİLLETİN HUZURU
Tarih, aceleyle inşa edilip telaşla yıkılan nice şöhretin ve fikrin mezarlığıdır. Gözümüzü medeniyetimizin ufkuna çevirdiğimizde ise, zamanın her türlü fırtınasına karşı dimdik ayakta duran öyle eserler görürüz ki, onların harcının sadece kireç ve kum değil, sabır ve tefekkür olduğunu anlarız. Onlar, "anlık cazibenin" değil, "kalıcı bilgeliğin" abideleridir.
Bu bilgeliğin en muhteşem timsallerinden biri, hiç şüphesiz Koca Sinan’dır. Bir anlığına, onun Selimiye’yi tasarladığı o kutlu anı hayal edelim. O, Edirne’nin o mübarek tepesine çıktığında, aklına âniden gelen parlak bir kubbe fikrinin peşine mi düşmüştür? Asla! Selimiye, bir anlık ilhamın değil, seksen yıllık bir ömrün, binlerce şantiyenin tozunu yutmuş bir tecrübenin, Süleymaniye’nin heybetinden Şehzade’nin zarafetine uzanan uzun bir estetik ve manevi yolculuğun zirvesidir. Sinan, taşı tanır, rüzgârın dilinden anlar, statiğin sırrına vakıftır. Lakin onu "Mimar Sinan" yapan asıl sır, demire ve mermere hükmetmesinden evvel, kendi nefsine ve acelecilik duygusuna hükmetmesidir. O, bir taşı yerine koymadan evvel, o taşın kıyamete dek orada nasıl duracağını, hangi duaya gölgelik edeceğini, hangi tefekküre mekân olacağını düşünür. İşte bu, İslam medeniyetinin özündeki itkan, yani bir işi en güzel, en sağlam ve en mükemmel şekilde yapma ahlakıdır.
Günümüzün hıza tapan dünyası ise, bu kadim bilgeliğin tam zıddı bir istikamete işaret eder. Zihin, yeni bir fikrin ilk ışıltısıyla hemen harekete geçer ve gönül, onu bir an önce hayata geçirmek için heyecanlanır. Bu, tıpkı her parlak nesnenin peşinden koşan kişinin haline benzer; fikrin sadece cazip ambalajına kapılıp aslını, detaylarını ve uygulanabilirliğini gözden kaçırır. Oysa nice fikir vardır ki, ufukta parlak bir yıldız gibi belirmiş, ancak uygulamaya geçildiğinde o göz alıcı görünümünün temelsiz bir süslemeden ibaret olduğu anlaşılmıştır. Hızda keramet arayıp bir fikri yeterince tartmadan benimsemenin sonu, ölçüsüz bir emek, zaman ve kaynak israfından doğan acı bir pişmanlıktır. Bu sebeple, aranan yol, ne fırsatları kaçıracak kadar aşırı bir yavaşlık ve analiz felci, ne de tuzaklara düşürecek kadar aceleci bir ihmalkârlıktır. Asıl olan, fikre hak ettiği makul zamanı ve dikkati vererek, ifrat ve tefritten uzak, dengeli ve derinlemesine bir tefekkürdür. Unutulmamalıdır ki, hızlı getiri vadeden bir fikrin cazibesi, bazen sonuçları acı olabilecek zehirli bir oka dönüşebilir.
Bu derin tefekkür hali, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa (a.s.) ile Hz. Hızır kıssasında da en beliğ şekilde karşımıza çıkar. Hz. Musa’nın zahirî ilmi, Hz. Hızır’ın gemiyi delmesi, çocuğu öldürmesi gibi anlık ve "cazip olmayan" kararları hemen yargılamasına sebep olur. Oysa her bir eylemin ardında, daha büyük bir felaketi önleyen, yetimin hakkını koruyan, ilahi bir bilgelik gizlidir. Bu kıssa, bizlere en açık dersi verir: Gözün gördüğü, aklın ilk anda hükmettiği şey, hakikatin sadece kabuğudur. Hakikatin özüne vasıl olmak için, sabırla beklemek, hüsnüzan beslemek ve hadiselerin ardındaki hikmeti aramak gerekir. Aceleyle verilen hüküm, Hz. Musa’yı dahi yanıltmışken, bizler nasıl olur da kendi aklımızın ilk parıltısına sorgusuz sualsiz teslim olabiliriz?
Hikmet Pınarından Süzülenler
- Hızlı parlayan ateş, ardında en çok külü bırakır. Gönlü aydınlatan ise, sabırla yanan kandilin sönmez ışığıdır.
- Tohum, toprağın sükûnetinde filizlenir; telaşında değil. Fikir de tefekkürün derinliğinde boy atar; aceleciliğin gürültüsünde değil.
- Gözün gördüğü cazibeye kapılan, yolunu şaşırır. Gönlün bildiği hakikate sabreden, menzile ulaşır.
Türk Gençlerine Pratik Tavsiyeler
- "Dijital Oruç" Tutun: Haftada bir gün belirleyip, o gün boyunca yeni trendleri, anlık haber akışlarını ve sosyal medya "fırsatlarını" takip etmeyi bırakın. Zihninizi, daha önce başladığınız bir kitabı bitirmeye, yarım kalmış bir projenizi ilerletmeye veya sadece kendi düşüncelerinizle baş başa kalmaya adayın. Bu, "parlak nesne" sendromuna karşı bir irade antrenmanıdır.
- "Tefekkür Defteri" Edinin: Aklınıza gelen her parlak fikri hemen uygulamaya koymak yerine, bir "Tefekkür Defteri"ne yazın. Fikrin yanına tarih atın. Bir hafta, hatta bir ay sonra o fikre geri dönün. Hâlâ aynı heyecanı ve mantığı taşıyor mu? Bu basit eylem, anlık heves ile kalıcı vizyon arasındaki farkı size gösterecektir.
- "Usta-Çırak" İlişkisi Kurun: Alanınızda sizden daha tecrübeli, işini aceleye getirmeyen, sabır ve metanetle eserler ortaya koymuş bir "usta" bulun. Bu bir hoca, bir mentor veya bir sanatkâr olabilir. Onunla düzenli vakit geçirin, sadece bilgisini değil, iş yapma ahlakını, sabrını ve teennisini gözlemleyin. En büyük dersler, kitaplarda değil, kâmil insanların hâllerinde gizlidir.
Şiirle çarpan bir gönül
Liderin Pusulası: Anlık Cazibe mi, Kalıcı Bilgelik mi?
Bir fikir parlar ufkunda, pek caziptir o an,
Gönül hemen kanatlanır, buldum sanır derman.
Oysa belki bir seraptır, aldatır seni her yan,
Sakın deme ki bu yoldur, sonu olmayan umman.
Hızın büyüsü göz alır, bir anlık parlayan,
Sanki kolay bir zaferdir, vaatlerle donanan.
Parlak nesne sendromu bu, lideri yoldan koyan,
Özünü görmeden kapılır, dışındaki ambalajdan.
Nice parlak başlangıçlar, sonu hazin bir hazan,
Aceleyle verilen hüküm, olur israf ve ziyan.
Emek, vakit, umut biter, kalır geriye hüsran,
Sağlam temel olmayınca, çöker en yüce kervan.
Zehirli bir oka benzer, çabuk getiri sunan,
Tadımlık bal sunar önce, sonra acıdır yutan.
İşte budur özetimiz, ibret al ey can,
Anlık heves uğruna hiç, feda etme bir zaman.
Asıl hüner dengededir, ey aklı uyanan,
Ne gafletle durmaktır yol, ne aceleyle coşan.
Düşünceyi derinleştir, sabırla demlenen,
Fikri evir, çevir, öyle, olmasın sonu pişman.
Feraset bir anahtardır, her kapıyı açan,
Sağduyu bir pusuladır, fırtınada kurtaran.
Hakikati tartan akıl, olur hikmetle dolan,
Allah ona yol gösterir, olur bilge bir insan.
Geçici olan aldatmasın, kalıcıdır aslolan,
Kalıcı olan iz bırakır, tarihe olur nişan.
Bilge karar meyvesidir, huzur dolu bağ bostan,
Acelecilik hüsranıdır, yıkar geçer her yandan.
Ey genç yolcu, dinle şimdi, bu öğüt sana kalan,
Hayat sunar bin bir cazibe, bin bir farklı imtihan.
Her parlayan taş altın değil, her çağıran değil yâran,
Gönül gözünle bak ki sen, olasın gerçeği duyan.
Aldanma ilk parıltıya, seni yoldan ayıran,
Özü görmektir marifet, derûnuna uzanan.
Senin cevherin derinde, onu sabırla çıkaran,
Kendi gücünle yürü ki, açılsın sana her meydan.
Adımını sağlam at ki, yıkılmasın kurduğun han,
Telaş şeytan tuzağıdır, sabırdadır asıl aman.
Düşün, tart ve kararını ver, olmasın içinde gümân,
Kendi irfan ocağında, olsun ruhun daima pişen.
Umut sancağını sen taşı, sönmesin içindeki şan,
Karanlığa bir meşale, sen ol ey yiğit aslan.
Ye'se düşme, ileri bak, seninledir her an Yaradan,
Bu kemâlât yolculuğu, senin zaferin olsun inan.
Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.
