Aladdin Pertanian Internasional

Spark Goodness
Komplek Harvest city Cileungsi, Bogor, West Java, Indonesia
+62 822 6184 7144 / +90 541 514 3721 dr.alaa@aladdin.my.id
Select menu item
  • Home
  • Services
    • Our Service
    • Request Consulting Services
  • Blog
  • About us
    • About
    • Company Profile
    • Founder & CEO
    • FAQ
    • Privacy Policy
  • MBTI
  • Contact
  • En
Mutlu Çiftçi ve Bilge Kral

8. Mutlu Çiftçi ve Bilge Kral

Bu hikayenin kaynağı Dr. Aladdin Ali'nin "İlham Verici Hikayeler ve Büyük Anlamlar" adlı kitabıdır.

"Bu dünyada hepimiz mutluluğu ararız. Onu parayla, başarıyla, şanla, şöhretle, hatta bazen geçici zevklerle özdeşleştiririz. Ancak unuttuğumuz bir gerçek vardır: Gerçek mutluluk, dış dünyada değil, içimizdedir. Mutluluk, bir varış noktası değil, bir yolculuktur. Bu yolculukta bize eşlik eden en büyük hazine, kendimizdir. Kendimizi tanımak, yeteneklerimizi keşfetmek, potansiyelimizi ortaya çıkarmak, başkalarına yardım etmek, Ve kalbini Allah'a bağla ... İşte gerçek mutluluğun sırrı burada gizlidir. Dış dünyadaki koşullar değişebilir, insanlar ve olaylar bizi üzebilir. Ancak içimizdeki huzuru koruduğumuz sürece, mutluluğumuz da daim olacaktır. Çünkü gerçek mutluluk, dış dünyanın şartlarına bağlı değil, iç dünyamızın durumuna bağlıdır. Unutmayalım ki, en büyük zenginlik sağlıklı bir beden, huzurlu bir zihin ve sevgi dolu bir kalbe sahip olmaktır. Bu zenginliği elde etmek için çaba göstermeli, kendimize zaman ayırmalı, sevdiklerimizle vakit geçirmeli ve hayatın güzelliklerine şükretmeliyiz. Sevgili dostlarım, Mutluluk bir seçimdir. Her an, her durumda mutlu olmayı seçebiliriz. İçimizdeki ışığı yakaladığımızda, dünyayı daha aydınlık bir yer haline getirebiliriz. Hepinize mutlu ve huzurlu bir yaşam dilerim"

Hikaye

Güneşin, ulu çınarların yaprakları arasından yeryüzüne altın bir tül gibi süzüldüğü bir seher vakti, Hünkâr, ruhundaki ağırlıktan bir an olsun kurtulmak için sarayının soğuk duvarlarını ardında bıraktı. Tacın ve tahtın getirdiği, sonu gelmez hesapların, bitip tükenmez endişelerin yorduğu zihnini dinlendirmek umuduyla, kuş cıvltılarının bir nehir gibi aktığı ormanın derinliklerine doğru yürüdü.

Patikanın kıvrıldığı bir yerde, gözü toprağıyla hemdem olmuş, beli bükülmüş bir adama takıldı. Adam, ne yorgunluk ne de bezginlik emaresi gösteriyordu. Aksine, elindeki çapanın her bir darbesiyle toprağa bir şeyler fısıldıyor, dudaklarından dökülen isimsiz bir ezgiyle sanki kâinatın ritmine eşlik ediyordu. Yüzünde, en verimli topraklarda bile yetişmeyecek kadar nadide bir tebessüm vardı. O, çalışmıyor, adeta ibadet ediyordu.

Hünkâr, bu hali hem hayretle hem de bir parça gıptayla seyretti. Saltanatının tüm zenginliğinin satın alamayacağı bir huzurun, nasırlı ellerle işlenen bu bir avuç toprakta nasıl barınabildiğini merak etti. Yaklaşıp o sükûnet halini bozmaktan çekinerek, yumuşak bir sesle sordu:

"Selam olsun sana, ey toprağın dostu! Söyle bana, bu çetin işin altında ezilmek varken, senin ruhun nasıl olur da bir kuş gibi hafif kanat çırpar? Bu neşenin, bu içten tebessümün pınarı nerededir?"

Adam, doğrulup alnındaki teri elinin tersiyle sildi. Gözleri, toprağın bilgeliğiyle bakan bir dervişin gözleri gibi derindi. Hünkâr'a saygıyla eğildi ve o tebessümü hiç eksilmeden cevap verdi:

"Aleyküm selam Hünkârım. Neşemin pınarı da, sırrım da şu ayaklarımın altındaki cömert dosttur," dedi toprağı göstererek. "Ben ona emeğimi, sevgimi ve terimi veririm; o da bana evlatlarımı doyuran, ocağımı tüttüren nimetlerini verir. Emek ile nimet arasındaki bu sırrı anlayan kalp, nasıl neşelenmesin?"

Hünkâr'ın merakı daha da arttı. Bu cevap, beklediğinden daha derindi. "Peki," dedi, "bu cömert dostun sana günlük kazancı nedir? Bu dengeyi kurmana yetecek kadar verir mi?"

Adam, gururla değil ama vakur bir edayla başını kaldırdı: "Her gün kırk Lira geçer elime, Hünkârım. Ne bir eksik, ne bir fazla. Bu kırk Lira, benim hayatımın dört direğidir."

Hünkâr, "Bir bilmece gibi konuştun," diye mırıldandı. "Aç bana bu kırk Lira'nın sırrını."

Adam, bilgece bir gülümsemeyle anlatmaya başladı:

"Hünkârım, bu bir bilmece değil, bir dengedir. O kırk Lira'nın onunu, ocağımızın tütmesi, soframızın kurulması, hayatın devam etmesi için harcarız. Bu, bugüne olan şükrümüzdür.

Onunu, bir borcu ödemek için ayırırım. Bu borç, beni yetiştiren, bu topraklara kök salmamı sağlayan atalarıma, anama babama olan vefa borcumdur. Onların bize verdiklerini, onlara bakarak öderim. Bu, geçmişe olan saygımızdır.

Diğer onunu ise, yine borç veririm. Ama bu borcu, geri almak ümidiyle değil, yeşersin diye veririm. Tıpkı toprağa ektiğim tohumlar gibi... Benden daha muhtaç olan bir gönüle, filizlenecek bir yetime, yolda kalmış birine veririm. Bu, geleceğe ektiğimiz tohumdur.

Geriye kalan son on Lira'yı ise, ne geçmişe ne geleceğe, ne de bu dünyaya harcarım. Onu, bütün bu koşturmacanın içinde yorulan gönül hanemizi onarmak, ruhumuzun kandilini yağlamak ve bu fani bedenin içindeki asıl sahibimizi hoşnut etmek için bir kenara koyarım. Bu da kendimize, özümüze olan vazifemizdir."

Hünkâr, duydukları karşısında donakaldı. Kırk Lira'lık bir hesap değil, bir hayat felsefesi dinlemişti. O an anladı ki, kendi hazineleri rakamlardan, altınlardan ibaretti. Oysa bu arif adamın hazinesi, anlamdan ve dengeden ibaretti. Onun zenginliği sahip olduklarında değil, sahip olduklarını paylaştırma biçimindeydi.

Sarayına döndüğünde, artık o eski Hünkâr değildi. Taht odasının pencerisinden dışarıya baktığında, yönettiği toprakları ve insanları değil; onarılması gereken gönül hanelerini, ödenmesi gereken vefa borçlarını, ekilmesi gereken gelecek tohumlarını ve en önemlisi, her şeyin temelindeki o ilahi dengeyi görüyordu. O gün Hünkâr, bir çiftçiden değil, toprağın ve ruhun sırrına ermiş bir bilgeden, krallığın ne demek olduğunu yeniden öğrenmişti.

Hikâyeden Süzülen Bilgece Söz

  • Gerçek zenginlik, kasandakilerin çokluğu değil, kalbindeki dengenin kusursuzluğudur.
  • Mutluluk, sahip olduklarının toplamı değil, eksikliğini hissetmediklerinin farkındalığıdır.
  • Geçmişine vefa göstermeyenin geleceğe ekecek bir tohumu olmaz.
  • En ağır yük, anlamsızca taşınan yüktür; en kutsal emek ise anlamla yoğrulmuş olanıdır.
  • Ruhunu beslemeyi unutanın bedeni, ne kadar doysa da açtır.
  • Paylaşmak, serveti azaltan bir çıkarma işlemi değil, bereketi artıran bir çarpma işlemidir.
  • Hayat bir bilmece değil, kurulması gereken bir ahenktir. Notası ise vicdandır.
  • İnsan, toprağa ne kadar yakınsa, hakikate de o kadar yakındır.
  • En büyük saltanat, rakamların değil, anlamların üzerine kurulandır.
  • Huzur, dışarıda aranan bir define değil, içeride inşa edilen bir sığınaktır.

Türk Gençlerine Yönelik Pratik Öneri

  • Bütçeni Anlamlandır: Kazancını sadece ihtiyaçlar ve istekler olarak değil, dört temel alana ayırarak yönetmeyi dene: 1. Günlük yaşam (Kira, faturalar, gıda). 2. Ailene vefa (Annene, babana küçük bir hediye almak, onlarla daha fazla vakit geçirmek). 3. Geleceğe yatırım (Bir sivil toplum kuruluşuna küçük bir bağış, bir arkadaşının projesine destek). 4. Kişisel ve ruhsal gelişim (Bir kitap, bir kurs, bir hobi).
  • Vefa Borcunu Öde: Seni bugünlere getiren ailene, öğretmenlerine ve büyüklerine sadece özel günlerde değil, sıradan bir günde de hal hatır sorarak, onlara minnettarlığını göster. Bu, köklerini sağlamlaştırır.
  • Geleceğe Borç Ver: Bilgini, zamanını veya enerjini karşılık beklemeden paylaş. Bir alt sınıf öğrencisine ders anlat, mahalledeki yaşlı birinin poşetini taşı, bir fidan dik. Bu, toplumsal bağlarını güçlendirir.
  • Gönül Haneni Onar: Dijital dünyadan ve günlük koşuşturmadan bilinçli olarak uzaklaşacağın zamanlar yarat. Doğa yürüyüşü yap, sanatla ilgilen, bir müzik aleti çalmayı öğren veya sadece sessizce oturup düşün.
  • Emeğine Saygı Duy: Yaptığın iş ne olursa olsun, onu küçümseme. İşini en iyi şekilde yapmaya odaklan. Emeğinin karşılığını görmenin getirdiği içsel tatmin, en büyük motivasyondur.
  • Şükür Günlüğü Tut: Her günün sonunda, maddi veya manevi, şükrettiğin üç şeyi yaz. Bu, sahip olduklarının farkına varmanı ve hayata daha pozitif bakmanı sağlar.
  • Dengeyi Ara: Ne sadece kendini ihmal edecek kadar fedakâr ol, ne de sadece kendini düşünecek kadar bencil. Hayatının farklı alanları (iş, aile, arkadaşlar, kişisel gelişim) arasında bir denge kurmaya çalış.
  • Basit Yaşamayı Keşfet: Mutluluğun tüketimle gelmediğini anla. Daha az eşya, daha fazla deneyim biriktirmeye çalış. Anıların, satın aldıklarından daha değerlidir.
  • Bir "Arif Adam" Bul: Çevrende, hayat tecrübesiyle bilgeleşmiş, maddiyata değil, maneviyata önem veren insanları bul ve onlarla sohbet et. Onların tecrübeleri sana pusula olabilir.
  • Toprakla Temas Et: Mümkünse küçük bir saksıda bile olsa bir şeyler yetiştir. Bir tohumun filizlenip büyümesini izlemek, sana hayatın döngüsünü ve emeğin kutsallığını hatırlatacaktır.

Şiirle çarpan bir gönül

Memnuniyet mutluluğun anahtarıdır

Bir hünkâr çıkmıştı / yorgun saraydan,
Saltanat yükünden / bezmiş, usanandan.
Taç giyen başında / bin dertle yanan,
Huzuru arardı / her geçen yandan.
Ormanın içinde / bir nurla parlayan,
Gördü bir çiftçiyi / toprağı kazan.
Yüzünde bir neşe / kalpleri çalan,
Sanki dertten gamdan / hiç pay almayan.
Çalışır dururdu / şükürle coşan,
Ruhunda bir ahenk / sevgiyle taşan.
Hünkâr şaşıp sordu / ey mutlu insan,
Nedir bu huzurun / sırrını sunan?
Dedi, "Kırk Lira'dır / her sabah doğan,
Güneşim, servetim / nasibim olan.
Dört parçaya bölerim / bu lütfu yapan,
Hayat bir dengedir / onu sağlayan."
"On Lira'yla sofram / olur aşı kaynayan,
Ocağım tüter de / şenlenir mekan.
Çoluk çocuk doyar / hamd ile anan,
Bugünün hakkıdır / nimeti sunan."
"On Lira'dır vefam / atadan kalandan,
Anneme, babama / borcumdur olan.
Beni var edene / hürmettir her an,
Geçmişin köküdür / gövdeyi tutan."
"On Lira geleceğe / bir tohum saçan,
Bir muhtaç gönüle / bir kapı açan.
Yeşersin diyedir / umudu saçan,
Yarına bırakılan / en güzel nişan."
"Son on Lira ruhumun / yarayı saran,
Gönül hanemdeki / kandili yakan.
Bu fani bedende / asıl 'ben' olan,
Özümü beslerim / gafletten uyan!"
Hünkâr anladı ki / boş imiş her yan,
Servet malda değil / kalbiyle duyan.
Gerçek zenginlikmiş / manayı anlayan,
Hayatı dengeyle / hikmete yoran.
Ey genç yoldaşım, bu / türküyü duyan,
Geçici hevese / sakın aldanan,
Olma! Kendi gücün / içinde yatan,
Sensin kendi bahtın / ufkunu açan.
Atanı unutma / kökünü anan,
Gelecek nesillere / ışığı yakan,
Yaptığın her işe / bir mana katan,
Ruhuna bir pencere / nur ile açan,
Sensin ey kahraman!
            

Kırk Liranın Sırrı

Bir yüce Hünkâr’ın // gönlüydü hep vîrân,
Ruhuna bir derman // arardı her zaman.
Ne tahtı ne tacı // etmez idi bir an,
Kalbindeki o derin // sızıya bir derman.
Çıkıp yola düştü // yemyeşil bir orman,
Kaçmak için tahtın // yükünden o zaman.
Bir çiftçiye rastlar, // toprağıyla heman,
Şükürle çalışan // bir bilge, bir insan.
Yüzünde bir tebessüm, // ne gam ne de isyan,
Hünkâr hayret etti, // dedi: “Ey koca can!
Nasıl mutlu kalır // bu yükle ruhun, inan?
Açıkla bu sırrı, // eyle bana beyan.”
Çiftçi doğrulunca // dedi: “Ey şanlı sultan,
Sırrım kırk liradadır, // bu ilahi ferman.
On lirasını evime // ayırırım her an,
Tütsün diye ocağım, // şenlensin bu mekân.
On lirasını sunarım // anam babama, inan,
Vefa borcum onlara, // canım olsun kurban.
On lirayı veririm // bir muhtaca her zaman,
Geleceğe bir tohum, // bir lütuftur yanan.
Kalan son on lirayla // beslenir ruhum inan,
İçimdeki kandile // yağ olur o her zaman.”
Hünkâr o an anladı // budur ilahi mizan,
Asıl zenginlik budur, // gerisi imtihan.
Zenginlik demek değil // sadece altın ve şan,
Asıl sır gönlündeki // o ilahi mizan.
Hayat bir hesaptır, // hem kâr hem de ziyan,
Anlam katarsan olur // her bir kuruşun can.
Malı mülkü bölüşmek // değildir hiç ziyan,
Paylaştıkça çoğalır // bereket her zaman.
Geçmişe vefadır // insanı insan yapan,
Geleceğe umuttur // verdiğin armağan.
Ey bu yolda yolcu, // ey taptaze fidan!
Sakın ümitsiz olup // eyleme ah u figan.
Senin de kalbindedir // o bilge, o Lokman,
Kendi kırk liranın // sırrına er her an.
Ata yadigârını // sakın unutma bir an,
Muhtacın elinden tut, // ol yaraya derman.
Ruhunu ihmal etme, // o en değerli can,
Hazinelerin en güzeli, // içinde o pinhân.
Yürü, Hakk’a güven, // yeise düşme bir an,
Gayret seninle olsun, // her zorluk olur âsân
Bu şarkı sana benden // bir yoldaş, bir yâran,
Karanlığı aydınlatır // içindeki o iman.
            

Erişim Bağlantıları

Hikayenin sesli, görüntülü ve yazılı versiyonlarına aşağıdaki platformlardan ulaşabilirsiniz:

  • YouTube'da İzle: "w4wyBqc7oRQ"
  • SoundCloud (Dr. Aladdin Ali) - Sesli Anlatım 1
  • SoundCloud (Alaa Sadic) - Sesli Anlatım 2
  • SoundCloud (Alaa Sadic) - Sesli Anlatım 3
  • LinkedIn Makale: "Mutlu Çiftçi ve Bilge Kral"
#KıssadanHisse #Anadoluİrfanı #KırkLiranınSırrı #HayatınDengesi #AnlamlıYaşam #HikmetYolculuğu #GerçekZenginlik #VefaBorcu #İçHuzur #ModernKıssa

Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.

⭐ Rate This Story

Be the first to rate this story!

★ ★ ★ ★ ★

Related Posts

İki Zarfın Sırrı: Sorumluluk Mu, Vebal Zinciri Mi?

İki Zarfın Sırrı: Sorumluluk Mu, Vebal Zinciri Mi?

Kâinatın Anahtarı Olarak Kalp

Üç Damla Yağ

Bir Cevhersin- Değerini Keşfet, Yurdunu Bul

Rüzgar Estiğinde Uyuyabilmek

Zenginliğin Sırrı- Kalp Gözüyle Bir Tefekkür Yolculuğu

Aladdin Pertanian Internasional © {2025} All Rights Reserved