2. Kâinatın Anahtarı Olarak Kalp
Bu makalenin kaynağı, Dr. Aladdin Ali'nin “Yürekten Esintiler” adlı kitabıdır.
"İnsan, kâinat denilen muazzam sarayın hem en kıymetli misafiri hem de en gizemli sandığıdır. Bu sandığın kilidi ise et ve kemikten bir organdan çok daha fazlası olan kalptir. Kalp, yalnızca kan pompalayan bir adale değil, aynı zamanda imanın yeşerdiği, niyetin filizlendiği, tefekkürün demlendiği ve iradenin şekillendiği manevi bir merkezdir. Varlığın sırrı, bu küçük coğrafyada gizlidir. Kâinat, dışarıda seyredilen bir manzaradan ibaret değil, kalbin aynasında tecelli eden bir yansımadır. O ayna paslandığında, en parlak hakikatler bile sönük görünür; o ayna parlatıldığında ise zifiri karanlıkta dahi hikmet ışıkları parıldar. İnsanın asıl yolculuğu, kendi kalbinin derinliklerine yaptığı yolculuktur. Bu yolda en sadık azık; varlığın her zerresinde ilahi sanatı görmek olan tefekkür, her hadisenin ardında bir rahmet eli sezmek olan hüsnüzan ve bu ikisinin ateşiyle yoğrulmuş, nasibe doğru atılan adımların en mübareği olan gayrettir. Bu üç kanat, ruhu yeisten arındırır ve onu ebedi vuslatın göklerine yükseltir."
Medeniyet İnşa Eden Üç Sütun: Tefekkür, Hüsnüzan ve Gayret
Bizim medeniyetimiz, temeline harç olarak kuru bilgiyi değil, ilhamını vahiyden alan derin bir tefekkürü koymuş bir medeniyettir. Mimar Sinan’ın Selimiye Camii’nin kubbesine yerleştirdiği her bir taş, yalnızca bir mühendislik harikası değil, aynı zamanda “tek” olanın mührünü “çokluk” âlemine vurma tefekkürünün bir tezahürüdür. O kubbe, kâinatın birliğini ve merkeziliğini sembolize ederken, altında namaz kılan müminin kalbine de kendi varlığının merkezini hatırlatır. Bu, eşyaya bakıp ardındaki manayı, sanata bakıp ardındaki Sanatkâr’ı düşünen bir ruhun eseridir. Tefekkür, kâinat kitabını kalp gözüyle okuma sanatıdır. Bu sanatı icra eden ecdadımız, toprağa tohum ekerken de, demire su verirken de, kelimeye mana giydirirken de aslında bir ibadet halindeydi. Onlar için dünya, ahiretin tarlası olmanın ötesinde, ilahi isimlerin tecelli ettiği devasa bir mektepti.
Bu mektebin en mühim derslerinden biri de hüsnüzandır. Hüsnüzan, olayların ve insanların görünen yüzünün ardında gizli bir hayır ve hikmet olabileceğine dair sarsılmaz bir imandır. Bu, safdillik değil, bir kalp terbiyesidir. Osmanlı’nın kurduğu vakıf medeniyeti, bu terbiyenin en somut örneğidir. Yolda kalmış yolcular için hanlar, yaralı leylekler için hastaneler, borcundan dolayı mahcup olanlar için zimem defteri geleneği, hep Yaradan’a olan hüsnüzannın, onun kullarına yansımasından ibarettir. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” nebevi uyarısını bir hayat nizamı haline getiren bu anlayış, insana ve topluma güveni, emniyeti ve merhameti aşılamıştır. Hüsnüzan, toplumu bir arada tutan manevi bir çimentodur.
Fakat ne tefekkür ne de hüsnüzan, atalete ve tembelliğe cevaz verir. Onların tamamlayıcısı, medeniyetimizin üçüncü sütunu olan gayrettir. Gayret, “Bismillah” diyerek sebeplere sarılmanın, alın terini bir dua gibi toprağa damlatmanın adıdır. Malazgirt Ovası’nda sayıca katbekat üstün bir orduya karşı duran Alparslan’ın ruhu, bir gayret ruhudur. O ruh, imkânların bittiği yerde imanın başladığını bilen, tevekkülü pasif bir bekleyiş değil, fiili bir dua olarak gören bir ruhtur. Fatih Sultan Mehmet’in gemileri karadan yürütmesi, aklın ve mantığın sınırlarını zorlayan bir dehanın eseri olduğu kadar, “Azmeden için hiçbir engel yoktur” inancıyla beslenen bir gayretin de meyvesidir. Bizim kültürümüzde gayret, sadece dünyevi bir başarı aracı değil, aynı zamanda kulun Rabbine karşı en samimi şükür ifadelerinden biridir.
Hikmet Pınarından Süzülenler
- Tefekkür Üzerine: Kalp, kâinatın sessizce okunduğu bir kitaptır; tefekkür ise o kitabın mürekkebidir.
- Hüsnüzan Üzerine: Hüsnüzan, başkasının bahçesindeki güle bakıp kendi toprağının da çiçek açacağına inanmaktır.
- Gayret Üzerine: Gayret, nasibin kapısını çalmak değil, o kapının kendisini iman ve alın teriyle inşa etmektir.
- Kalp Üzerine: En keskin kılıç, en metin kale, en sadık dost; hepsi, Allah'ı anan bir kalbin içinde gizlidir.
Türk Gençlerine Pratik Tavsiyeler
- Tefekkür Defteri Tut: Her gün sadece beş dakikanı ayır. O gün gördüğün, duyduğun veya yaşadığın bir hadiseyi (bir karıncanın telaşından bir bulutun hareketine kadar) bu deftere yaz. Altına da “Bu olay bana Rabbimin hangi ismini veya sıfatını hatırlattı?” sorusunun cevabını düşünerek not al. Bu, bakmak ile görmek arasındaki farkı sana öğretecektir.
- İyilik Avcılığı Oyna: Her gün, özellikle anlaşmakta zorlandığın bir kişinin davranışlarında veya sözlerinde kasıtlı olarak bir iyilik, bir güzellik veya bir hayır payı ara. Bulduğun o küçücük pozitif noktayı zihnine not et. Bu basit egzersiz, kalbini suizandan arındıracak ve insanlara karşı daha merhametli olmanı sağlayacaktır.
Şiirle çarpan bir gönül
DEVRANIN SIRRI
Zamanın rengine aldanma, her an değişir,
Bir yanda kahkaha, bir yanda gözyaşı birikir.
Her gecenin sonunda bir tan yeri belirir,
Her zorluğun ardından bir kolaylık yetişir.
Sıkıntılar uzasa da bir gün sonu gelir,
Sabrın anahtarıyla kilitli kapı delinir.
İman dolu bir kalbe ilahi bir nur serpilir,
Tevekkül edenin yolu apaydınlık edilir.
Geçmişe hayıflanma, o bir daha dönülmez,
Gelecek için tasalanma, sırrı bilinmez.
Bu fani dünya mülkü bir gün elden eksilir,
Bâki kalan Rabbinin vechi, her şey O'na yönelir.
Umut ipi en sağlam, ona sımsıkı sarıl,
En karanlık anında bir aydınlık yakılır.
Kalbin attığı sürece hayata yer verilir,
Alnına ne yazıldıysa o mutlaka bulunur.
Bugünü son gün bilip ahiret için didinilir,
Zorluktan sonra şükret, nimetlerin artırılır.
Allah'ın rahmetinden asla ümit kesilmez,
Çalışanın emeği boşa gitmez, bilinir.
Hayat bir nehir gibi engellerden süzülür,
Durmadan akar gider, menzilinde durulur.
Zaman sessiz bir hoca, her an bir ders verilir,
Her acının sonunda tatlı bir meyve yenilir.
Devranın bu dönüşü ibret ile seyredilir,
Her inişin ardında bir yokuş bekler, denilir.
Ey genç yolcu, bu sırrı kalbin ile dinle bir,
Yeis, umut kalesini yıkan acı bir zehirdir.
Özündeki o cevher nice ateşi söndürür,
Sen kendine inanırsan her karanlık delinir.
Gam ve keder bulutu bir gün elbet dağılır,
Yeter ki azim ile ileriye bakılır.
Sabır senin kalkanın, şükür ise miğferin,
İman en sağlam sığınak, en korunaklı yerin.
Yürü, bu yolda gayret en kıymetli rehberdir,
Kim ki sebat gösterir, muradına erdirilir.
Yılma, yorulma, çalış; sonu zaferle biter,
Hakk'ın rızası böyle kazanılır, böyle girilir.
Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.
