8. İş Hayatında İnsanı Anlama Sanatı
Bu makalenin kaynağı, Dr. Aladdin Ali'nin “Yürekten Esintiler” adlı kitabıdır.
Giriş: Fıtrat Gemisi ve Hicretin Sesi: Kâmil İnsan Olma Sorumluluğu "Hayat denilen bu engin ummanda, her birimiz kendi fıtrat gemimizin kaptanıyız." Kadim irfan geleneğinde, meslek hayatı; sadece geçimlik bir uğraş değil, insanın kendini bulduğu, sınandığı ve "kemalat" mertebesine yürüdüğü bereketli bir seferdir. Bu seferde, her fert hem kendi fıtrat gemisini selamet sahiline ulaştırma mesuliyetini taşır, hem de gemiye kılavuzluk eden kaptanlar, kendilerine emanet edilen en kıymetli "cevheri" (insanı) zayi etmeme sorumluluğu altındadır. Zira bir müessese, kâr üreten soğuk bir yapı değil, içinde nice ruhun tekâmülüne beşiklik eden canlı bir yuvadır. Peki, ilim pınarı kuruduğunda, gönül ile mekân uyuşmadığında veya emeğin ve gayretin kadri bilinmediğinde, yolcunun pusulası yeni bir menzili, yani hicreti neden işaret eder? Bu, bir kaçış mıdır, yoksa fıtratın kendine sadakati mi? Ve arif bir kaptan, bir vedanın sessizliğe bürünmüş fısıltısını, o "altın kafesten" uçuşa geçen ruhun işaretlerini hangi feraset ile sezebilir?
1. Yolcunun Pusulası: Gönül Ufku Ne Vakit Değişim İster?
Hayat denilen bu engin ummanda, her birimiz kendi fıtrat gemimizin kaptanıyız. Meslek hayatımız ise bu seyrin en uzun ve en meşakkatli, lakin bir o kadar da bereketli ve hikmet dolu seferlerinden biridir. Bu seferde, hem yolcu olan insanın kendi gemisini selamet sahiline ulaştırma mesuliyeti, hem de nice gemiye kılavuzluk eden kaptanların, kendilerine emanet edilen cevherleri zayi etmeme sorumluluğu vardır. Yılların birikimiyle hasıl olan tecrübe pınarından damıttığımız bu satırlar, o hassas dengeye, o ince sırra dair bir tefekkür davetidir. Zira insan, sadece bir vazifeyi ifa eden değil, aynı zamanda bir manayı inşa edendir. Ve bir müessese, sadece kâr üreten bir yapı değil, içinde nice insanın kemalat yolculuğuna beşiklik eden bir yuvadır.
Her insanın ruhunda, durduğu yerde duramayan, daima tekâmül etmek, genişlemek ve derinleşmek isteyen ilahi bir nefha vardır. Bu nefhanın sesi kısıldığında, yolcunun pusulası yeni bir menzili işaret etmeye başlar. Bu, bir kaçış değil, fıtratın kendine sadakatidir.
- İlim Pınarı Kuruduğunda: Ruhun gıdası olan öğrenme ve keşfetme heyecanı yerini yeknesak bir tekrara bırakmışsa, insan her gün aynı sahile vuran yorgun bir dalgaya döner. Bil ki, su akmadığında kokar; ruh, öğrenmediğinde solar.
- Tekâmül Ufku Kapandığında: Bulunduğun limanda, daha engin denizlere açılma, daha büyük sorumluluklar alma, yani şahsiyetini bir üst mertebeye taşıma imkânı kalmamışsa, o liman artık bir sığınak değil, "altın bir kafes" olmuştur.
- Gönül ile Mekân Uyuşmadığında: Bir müessesenin ruhu, yani kültürü, adalet anlayışı ve ahlakı, senin seciyenle, vicdanının sesiyle ve manevi değerlerinle çatışıyorsa, orada uzun süre huzurla barınmak mümkün değildir. Zira beden bir yerde, gönül başka bir yerde ise insan ikiye bölünür.
- Gayretin Kadri Bilinmediğinde: Sarf ettiğin emeğin, ortaya koyduğun eserin ve kattığın değerin görülmemesi, ruhun en ince yerinden yaralanmasıdır. Takdir, sadece maddi bir karşılık değil, varlığının ve gayretinin tasdikidir; bu tasdikten mahrum kalan cevher, parlaklığını yitirir.
- Geminin Rotası Belirsizleştiğinde: Üzerinde bulunduğun geminin kaptanları, gemiyi hangi limana götürdüklerini bilmiyor veya bu vizyonu paylaşmıyorlarsa, o gemideki en mahir tayfa bile geleceğe dair bir emniyet hissi duyamaz. Belirsizlik, ümidin en büyük düşmanıdır.
- İklim Ruhu Soldurduğunda: Hürmetin, güvenin ve samimiyetin yerini sürekli bir güvensizlik, gıybet ve gönül kırıcılığının aldığı bir iklim, en verimli ruhu bile çoraklaştırır. Böyle bir iklimde ne vefa yeşerir ne de muhabbet.
- Hakkın ve Adaletin Gözetilmediğinde: Liyakatin ve emeğin karşılığının, adalet ve hakkaniyet terazisinde tartılmadığı bir yerde, bereket ve huzur olmaz. Bu, sadece bir ücret meselesi değil, bir kul hakkı ve adalet meselesidir.
Bu hallerden biri veya birkaçı ruhunda kök salmışsa, bil ki bu, yeise kapılma değil, tefekküre ve belki de hicrete bir davettir. Zira senin en kıymetli sermayen, Allah'ın sana emanet ettiği istidat ve kabiliyetlerindir. O emaneti zayi etmek, en büyük israftır.
2. Kaptanın Feraseti: Gönül İklimindeki Değişimleri Sezmek
Arif bir kaptan, sadece denizin yüzeyindeki dalgaları değil, derinlerdeki akıntıları da sezen, gemisindeki her bir yolcunun halinden anlayan kişidir. Bu, bir radar mahareti değil, bir gönül hassasiyeti, bir feraset işidir. Kıymetli bir cevherin yuvadan uçmaya hazırlandığının fısıltıları, dikkatli bir kalbe her zaman ulaşır:
- Sessizliğin Fısıltısı: Eskiden meclislere fikirleriyle renk katan, işe heyecanla omuz veren birinin suskunluğa bürünmesi, gönüllü adımlarını geri çekmesi, bir içe kapanışın ve küskünlüğün en bariz işaretidir.
- Şikâyetin Yükselen Sesi: Meselelere daima çözüm nazarından bakan birinin, artık her şeyden şikâyet etmeye başlaması, ümidinin ve inancının zedelendiğini gösterir.
- Haldeki Dalgalanmalar: Gayret ve performansındaki sebepsiz düşüşler veya tam aksine, gitmeden evvel tüm emanetleri tamamlama telaşıyla gelen ani bir gayret artışı, bir vedanın habercisi olabilir.
- Gelecekten Kaçış: Uzun soluklu hedeflerden, istikbale dair planlardan bahsederken yüzünü çevirmesi, artık kendini o geleceğin bir parçası olarak görmediğinin bir ifadesidir.
- Sosyal Geri Çekilme: Mensubu olduğu "biz" halkasından yavaşça uzaklaşması, ekip ruhundan ve muhabbet ortamından kendini soyutlaması, bir aidiyet yarasının kanadığını gösterir.
Bu işaretler, bir panik veya itham sebebi değil, bilakis bir hüsnüzan ve muhabbet köprüsü kurma davetidir. "Nedir senin bu hâlin?" diye sormak, yargılamak için değil, anlamak ve derman olmak için atılmış en kıymetli adımdır.
3. Cevheri Elde Tutma Sanatı: Gönül Yapmanın Yolları
Bir cevheri kaybetmek, sadece bir çalışanın gitmesi değil; bir hafızanın, bir tecrübenin, bir ruhun ve o ruhun etrafında örülmüş nice emeğin ziyan olmasıdır. Bir insanı kazanmanın ve elde tutmanın yolu, maaş bordrolarından evvel, gönül defterine yazılır.
- Takdirin ve Tanımanın Anlamlı Hâli: Samimi bir teşekkür, zor bir vazifeyi ona emanet ederek duyulan güven, fikirlerine kıymet verildiğinin hissettirilmesi, en büyük maddi mükafatlardan daha tesirlidir.
- Şahsiyete Mahsus Tekâmül Yolları Çizmek: Her insanın parmak izi gibi, kemalat yolculuğu da kendine mahsustur. Onun hedeflerini ve istidadını gözeterek önüne yeni ufuklar açmak, ona yapılan en büyük yatırımdır.
- Adalet ve Hakkaniyet: Performansı ve liyakati ödüllendiren, piyasanın şartlarını gözeten adil bir ücret ve hakkaniyetli bir muamele, güvenin temelidir.
- Vekâlet Vermek ve Güvenmek: İnsana, sorumluluk alanında kendi kararlarını alma ve inisiyatif kullanma imkânı tanımak, ona "Sana güveniyorum" demenin en güzel yoludur. Bu güven, en güçlü vefa bağını kurar.
- Ruhları Besleyen Bir "Biz" İklimi: Hürmetin, muhabbetin, iş birliğinin ve açık sözlülüğün hâkim olduğu bir çalışma ortamı, insanları birbirine ve müesseseye bağlayan manevi bir harçtır.
- Ufuk Çizen ve Erişilebilir Liderlik: Geminin rotasını net bir şekilde paylaşan, yol arkadaşlarını dinleyen, onlara yol gösteren ama yollarını tıkamayan bir lider, en fırtınalı denizlerde bile gemisini bir arada tutan bir direk gibidir.
- Yapılan İşe Anlam Kazandırmak: Çalışanın, yaptığı işin sadece teknik bir görevden ibaret olmadığını; bir bütüne, bir amaca, belki de bir milletin hayrına hizmet ettiğini idrak etmesini sağlamak, ona en büyük motivasyonu bahşeder.
Netice-i kelam, bir cevheri kaybetmenin maliyeti, rakamlarla ifade edilemeyecek kadar derindir. Bu, sadece bir pozisyonun boşalması değil, bir güvenin sarsılması, bir moralin çökmesi, bir tecrübe hazinesinin yitip gitmesidir. Bu sebeple, cevheri elde tutma sanatı, bir insan kaynakları tekniği değil, bir gönül yapma siyaseti, bir hikmet ve feraset işidir. Zira en büyük kazanç, kazanılan insandır.
Hikmet Pınarından Süzülenler
- Fıtratın Pusulası: Ruhun, tekâmül etme arzusu ilahi bir nefhadır. Bu arzunun sesi kısıldığında, pusulanın yeni bir menzili işaret etmesi, ne kaçış ne de ihanettir; fıtratın kendine sadakatidir.
- Altın Kafes: Tekâmül ufku kapanan, öğrenme heyecanı sönmüş bir liman, ne denli zengin olursa olsun, bir sığınak değil; ruhun hapsedildiği altın bir kafestir. Zira su akmadığında kokar, ruh öğrenmediğinde solar.
- Gönül ile Mekânın Ahengi: Beden bir yerde, gönül başka bir yerde ise, insan ikiye bölünür. Huzur, vicdanın sesiyle müessesenin ruhunun aynı ahenk içinde titreşmesidir.
- Emeğin Tasdiki: Takdir, sadece maddi bir karşılık değil, sarf edilen gayretin ve varlığın tasdikidir. Takdirden mahrum kalan cevher, yavaşça parlaklığını yitirir.
- Kaptanın Feraseti: Arif bir kaptan, denizin yüzeyindeki dalgaları değil, derinlerdeki akıntıları; maaş bordrosunu değil, gönül iklimindeki küskünlüğü sezen kişidir. Bu, radar değil, gönül hassasiyetidir.
- En Büyük Ziyan: Bir cevheri kaybetmek, sadece bir pozisyonun boşalması değil; bir hafızanın, bir tecrübe hazinesinin ve bir güvenin yitip gitmesidir. Zira en derin maliyet, rakamlarla ölçülemez.
- Gönül Yapma Siyaseti: Bir insanı elde tutmanın yolu, İnsan Kaynakları tekniği değil; Adalet, Güven ve Takdir harcıyla örülmüş bir gönül yapma siyasetidir.
- Hakkaniyet ve Bereket: Liyakatin ve emeğin, hakkaniyet terazisinde tartılmadığı yerde, sadece huzur değil, o müessesenin bereketi de noksan kalır.
- En Büyük Kazanç: İnsan, sadece bir vazifeyi ifa eden değil, bir manayı inşa edendir. Bu sebeple, bir müessesenin en kıymetli sermayesi ve en büyük kazancı, daima kazanılan insandır.
Türk Gençlerine Pratik Tavsiyeler
Sevgili genç kardeşim, hayatın ve mesleğin engin denizlerinde yol alırken, fıtrat gemini selametle yürütecek, gönlünü mamur edecek şu pratik pusula notlarını rehber edin:
-
1. Fıtratına Sadakat ve İlim Pınarını Canlı Tutma
Tekrara Tutsak Olma (İlim Pınarı): Yaptığın işte öğrenme ve keşfetme heyecanı bittiği an, o vazife senin için "altın bir kafese" dönüşmeye başlamış demektir. Eğer her gün aynı rutini tekrarladığını, ilim pınarının kuruduğunu hissediyorsan, vakit kaybetme:
Pratik Adım: İşinle ilgili yeni bir yetkinlik (sertifika, yazılım, yabancı dil) öğrenmeye başla. Kendi kendine yeni bir "Tekâmül Ufku" aç ki, ruhun yerinde saymasın.
Vicdanınla Mekânı Süz (Gönül Uyuşmazlığı): Müessesenin adalet, ahlak ve kültür kodları, senin vicdanınla çatışıyorsa, orada kök salmakta ısrar etme. Bedenin orada kalsa bile gönlün hicret eder ve bölünürsün.
Pratik Adım: Müessesenin değerlerini ve uygulamalarını, kendi manevi değerlerin ile düzenli olarak kıyasla. Büyük çatışmalarda, huzuru ve onuru, kazançtan üstün tutmayı bil. -
2. Kaptan Olmayı Erken Öğrenme ve Etki Alanını Yönetme
Gayretinin Kadri Kıymeti (Takdir Mekanizması): Emeğinin, kattığın değerin görülmediği yerde, "altın" olsan bile pırıl pırıl parlayamazsın. Takdir, emeğinin sadece maddi karşılığı değil, aynı zamanda ruhunun tasdikidir.
Pratik Adım: Yaptığın işin somut etkilerini ve sonuçlarını ölçülebilir verilerle (sayılarla) ortaya koymayı öğren. Başkalarının görmesini beklemek yerine, değerini görünür kılma sorumluluğunu üstlen.
Vekâlet İste (Güven İnşası): Makalede bahsedilen "Vekâlet ve Güven" ilkesini bekleme, talep et! Liderinden sana sorumluluk alanında kendi kararlarını alma inisiyatifi tanımasını iste.
Pratik Adım: Yeni projeler öner, sorumluluk talep et ve inisiyatif alarak güven bağını en güçlü şekilde sen kur. Bu, en güçlü vefa bağını kurmanın ilk adımıdır. -
3. İnsan Odaklı Olma ve Gönül Siyasetini Uygulama
Şikâyet Yerine Çözüm Ol (Muhabbet İklimi): Şikâyetin yükselen sesi, ümidin zedelendiğini gösterir. Bir gemide "çözüm" odaklı olmak yerine sürekli şikâyet eden biri olmak, ne sana ne de gemiye hayır getirir.
Pratik Adım: Gördüğün her sorunu, yanında iki çözüm önerisiyle birlikte sunmayı bir prensip edin. Bu, seni şikâyet eden bir tayfa olmaktan çıkarıp, geleceğin kaptanı pozisyonuna taşır.
Gönül Yapmayı Öğren (En Büyük Kazanç): En büyük sermayenin kazandığın insan olduğu bilinciyle hareket et. İş ilişkilerini kuru bir mesai arkadaşlığından öte, hüsnüzan ve muhabbet üzerine inşa et.
Pratik Adım: Ekip arkadaşlarına sadece işle ilgili değil, gönüllerine dokunan samimi bir ilgi göster. Bil ki, zor zamanda sana destek olacak olan, sadece yetkinliğin değil, yaptığın o gönül yatırımıdır.
Bu tavsiyeler, hem mesleğinde yükselmeni sağlayacak hem de makalenin vurguladığı gibi, seni kâmil insan olma yolunda ileriye taşıyacaktır.
Şiirle çarpan bir gönül
CEVHERİN KIYMETİ
İş denizi bir deryadır, sen bir yolcusun elbet,
Kâh durulur kâh coşarsın, bu seyrana sabret.
Bir gemide yol alırken, nedir asıl marifet?
Kıymet bilen bir limanda, demirlemeye gayret et.
İlim pınarın kurursa, artık kalmamışsa lezzet,
Yükselmene duvar varsa, vermiyorlarsa ruhsat,
Gönül evin daralmışsa, uyuşmuyorsa seciyet,
Emeğine paha biçmez, körse gözler, yoksa kıymet.
Baktın vizyon bir seraptır, şirkette yoksa isabet,
Zehirli bir iklim sarmış, her köşede dedikodu, gıybet,
Hakkın olan verilmezse, nerede kaldı adalet?
Artık o dem, yeni ufka yelken açmayı sen niyet et.
Lider olan sezer bunu, gösterirse feraset,
Sönüyorsa bir ışık, onu görmektir asıl hikmet.
Sessizleşen o cevhere, kayıtsız kalmak gaflet,
Gönül köprüsü kurmaktır, en vefalı siyaset.
Takdir ile parlat onu, sun ona sen bir vekâlet,
Aç yolunu, güvendiğini hissettir ki etsin hizmet.
Adil davran, “biz” olmaya, “bir” olmaya onu davet et,
Anlam kat ki yaptığına, işi dönsün ibadete.
Cevherini kaybedersen, bu ne büyük bir hasret,
Bilgi gider, tecrübe gider, kalır geriye nedamet.
Yerine birini bulmak, ne masraftır, ne külfet,
Asıl ziyan, giden ruhtur, asıl iflas, kayıp heyet.
Ey genç yolcu, ey can kulağıyla dinleyen taze fıtrat,
Unutma ki taşıdığın, sana en büyük emanet.
Paslanmaya terk edersen, o cevhere edersin ihanet,
Altın kafes zindan olur, sanma onu saadet.
Önce kendini bilmektir, en değerli kabiliyet,
Değerini tartan yerde, yeşermeye sen devam et.
İlim ara, irfan ara, ara ki bulsun ruhun sıhhat,
Adaletin olduğu yurda, kanat çırpmaya devam et.
Kendi gemin kaptanı ol, rotan olsun hakikat,
Makam için değil, Hakk’a ve halka hizmet et.
Karakterin olsun pusulan, en değerli servet,
Göreceksin, gayretine yâr olur sonsuz saadet.
Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.
