13. Hakikatin Aydınlığı mı, Cehaletin Esenliği mi?
Bu makalenin kaynağı, Dr. Aladdin Ali'nin “Yürekten Esintiler” adlı kitabıdır.
Giriş: Bilgelik Perdesi: Her Şeyi Bilme Arzusundan Bilmeyişin Huzuruna Kaçış
"Tıpkı gözün, güneşe doğrudan bakamayışı gibi, kalp de mutlak bilginin yakıcı tecellisine her an hazır olamaz."
Kadim Türk irfanı ve sufi geleneği, bize daima şunu öğretmiştir: İdrak, bir lütuftur; ama idrakin ağırlığı bir imtihandır. İnsanın fani ve nazenin ruhu, hakikatin yakıcı tecellisine, mutlak bilginin ağırlığına her an tahammül edemez.
Peki, gaflet perdesi, bizi yaralayıcı hakikatlerden koruyan ilahi bir zırh olabilir mi? Hayatın taze baharı olan çocukların kaygısız neşesinin sırrı, gelecekten ve imtihanlardan bîhaber olmaları değil midir? Bilmemenin getirdiği o masum ve dingin teslimiyet, varoluşun ağır yükünü taşımada neden en vefalı yoldaşımızdır?
"En kâmil bilgelik, neyi bilmesi ve neyi kalplerin sahibine havale etmesi gerektiğini bilmektir."
Ey tefekkür burçlarında kanat çırpan dost! Bilginin nerede şifa, nerede imtihan olduğunu tefekkür etmek; ve bilinmeyenin kucağında huzuru bulma sanatına vakıf olmak için okumaya devam edin.
Hikmet Pınarından Bir Yudum
Varlık sahrasında bir yolcudur insan; adımları kaderin izinde, nazarı hakikatin peşindedir. Lakin bu seyr-ü seferde, her sırra vakıf olmanın her daim bir lütuf olmadığını fısıldar kadim bilgelik. Zira ruhun nazenin yapısı, her hakikatin ağırlığını kaldırmaya muktedir değildir. Tıpkı gözün, güneşe doğrudan bakamayışı gibi, kalp de mutlak bilginin yakıcı tecellisine her an hazır olamaz. Bazen gaflet perdesi, insanı hayatın dikenli yollarında incinmekten koruyan bir zırh olur. Bilmemenin getirdiği o masum ve dingin teslimiyet, varoluşun ağır yükünü taşımada en vefalı yoldaştır. Bu yazı, bilginin nerede şifa, nerede imtihan olduğunu tefekkür etmeye; her şeyi bilme arzusunun yoruculuğundan sıyrılıp, ruhun selameti için “bilmeyiş”in de bir nimet olabileceği hakikatine sığınmaya bir davettir. Bu, her sorunun cevabını bulmak yerine, doğru sorularla huzuru bulma sanatına bir girizgâhtır. Nihayetinde en kâmil bilgelik, neyi bilmesi ve neyi kalplerin sahibine havale etmesi gerektiğini bilmektir.
Bilinmeyenin Kucağında Huzuru Bulmak
Ey düşünce ufkunda seyahat eden aziz dost! İnsan tekinin şu fani dünyadaki serüvenini bir an tefekkür et. Hayat yollarında aklı hayrete düşüren ne çok viraj, ruhun derinliklerinde ise en keskin basireti dahi aciz bırakan ne çok sır gizlidir.
İnsanoğlu, bu sırların tamamından bir perdeyle korunduğu müddetçe, hayatın akışında bir ferahlık, bir selamet ve kaderin ritmine uyum sağlamanın getirdiği bir hoşnutluk içinde yaşar. Çünkü hakikatlerin bir kısmı, ey can yoldaşım, kadehi acı, yolu sarptır. Işığı gözü kamaştırabilir, ağırlığı altında ruh ezilebilir. Nice zamanlar, ondan habersiz kalmak, insana yoluna devam etme ve hayatın sorumluluklarını taşıma gücü veren bir nimete dönüşür. Zira gafletin o ince perdesinde bazen bir rahatlık, görmezden gelmenin örtüsünde ise bir huzur ve ahenk saklıdır.
Hayatın taze baharı, zamanın neşesi olan çocuklara bir bakmaz mısın? Nasıl da bir emniyet ve saadet ikliminde, kaygıdan âzâde salınırlar. Ne omuzlarında bir dert yükü, ne de minicik yüreklerinde bir gam gölgesi vardır. Onların bu eşsiz neşesinin sırrı, hiç şüphesiz, geleceğin kendileri için ne sakladığından, kaderin heybesinde ne tür imtihanlar ve meşakkatler gizlediğinden bîhaber olmalarıdır. İşte bu sebepledir ki, biz yetişkinlerin ruhu, dünyanın yalnızca bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğu, kahkahaların bir nağme gibi arşa yükseldiği, hüznün ve endişenin henüz lügatimize girmediği o mübarek çocukluk çağına daima bir özlem duyar.
Evet, bazı durumlarda cehalet, yani her detaya vakıf olmama hali, nefis için koruyucu bir kalkan, huzurlu bir kalp için sarsılmaz bir kale gibidir. Ruha, ardında keder ve hüzün bırakan o keskin ve yaralayıcı bilgiden daha fazla fayda sağlayabilir; sahibini zamanın getireceği fırtınalardan ve vicdanın bitip tükenmeyen sorgulamalarından muhafaza edebilir. Çünkü bazen bilmemekte bir korunma, bir afiyet vardır; her şeyi bilme iddiasının ise ağır bir bedeli, kaçınılmaz bir yorgunluğu olabilir.
Öyleyse ey kardeşim! Ey tefekkür burçlarında kanat çırpan, mana denizlerinde kulaç atan ruh! Üzerine gelen ve seni aşan sıkıntıların yükünü hafiflet. Her gaybı, her bilinmezi deşerek zihnini ve kalbini yorma. Zira peşine düştüğün öyle cevaplar vardır ki, onlara ulaştığında ruhunda kapanmaz yaralar açar. O bilgiyi öğrendikten sonra, “Keşke kulaklarım sağır olaydı da duymasaydım, keşke bu sırrın aslını hiç bilmeseydim!” diye hayıflanırsın. Sana bahşedilen nurla, sana açılan idrak penceresiyle gönlün rahat, kalbin mutmain yaşa. Senden gizli kalanı, senden saklı tutulanı ise kalplerin en mahrem sırlarını dahi bilen Rabbine havale et ve O’na güven.
Hikmet Pınarından Süzülenler
- Bilgi, gözü aydınlatan bir nurdur; lakin fazlası, güneşe çıplak gözle bakmak gibi kör eder.
- Her kilitli kapı, ardında bir hazine saklamaz; bazısı, seni içerideki fırtınadan korumak için kapalıdır.
- Ruhun en ağır yükü, taşımak zorunda olmadığı cevapların ve bilmekle mükellef olmadığı sırların ağırlığıdır.
- Bilgeliğin zirvesi çok bilmek değil, neyi bilmenin huzur, neyi bilmemenin rahmet olduğunu idrak etmektir.
Türk Gençlerine Pratik Tavsiyeler
- 1. Bilgi Orucu Tutun: Günümüzün dijital çağında sürekli bir bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. Haftanın belirli bir gününü veya günün belirli saatlerini "bilgi orucu" ilan edin. Haber akışlarından, sosyal medyadan ve sürekli bildirimlerden uzaklaşarak zihninizi dinlendirin. Bu, her şeyi anında bilme baskısından kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
- 2. Kontrol Alanınızı Tanıyın: Hayatınızda değiştirebileceğiniz ve değiştiremeyeceğiniz şeyleri ayırt edin. Enerjinizi, sürekli olarak kontrolünüz dışındaki konuları (gelecekte ne olacağı, başkalarının niyetleri vb.) deşifre etmeye harcamak yerine, kendi etki alanınızdaki meselelere (çalışmalarınız, sağlığınız, ilişkileriniz) odaklayın.
- 3. "Hayırlısı" Felsefesini Modernleştirin: Bir işe başlarken veya bir sonuç beklerken elinizden gelenin en iyisini yapın. Sonrasında ise sonucun ne olacağı konusundaki sonsuz senaryoları düşünmek yerine, "Hakkımda en hayırlısı ne ise o olsun" diyebilme teslimiyetini bir zihinsel güç olarak kullanın. Bu, pasif bir bekleyiş değil, aktif bir iç huzur arayışıdır.
- 4. Merakınızı Yönetin: Merak, gelişimin motorudur. Ancak her merak faydalı değildir. Size veya çevrenize bir değer katmayacak, yalnızca anlık bir tatmin veya daha fazla endişe getirecek özel hayatlar, dedikodular veya felaket senaryoları gibi konulara olan merakınızı bilinçli bir şekilde dizginleyin. Merakınızı ilim, sanat ve kendinizi geliştirecek alanlara yönlendirin.
- 5. Tefekkür Molaları Verin: Gün içinde 5-10 dakikalığına durup sadece nefesinize odaklanın. Zihninizdeki soru ve cevap arayışını bir kenara bırakıp "şimdi ve burada" olmanın sükûnetini yaşayın. Bu, her şeyi çözme mecburiyetinden uzaklaşıp, var olmanın kendisine şükretmenizi sağlar.
Beş Kelimelik Derya
Beş Kelimelik Derya
Her aydınlık mıdır kalbe huzur katan?
Her hakikat midir ruha şifa olan?
Hangi bilgi üzer insanı o an?
Hangi gaflet olur ruha hoş kalkan?
Hangi perde olur kederden koruyan?
Cevap, sükûtun sesindedir bazen duyan.
Bir hasta vardı, haliyle mutlu olan,
Huzurlu kalbiyle her an şükür bulan.
Meşum bir haberle oldu kalbi yanan,
Sığındığı o limandan bir anda kopan.
Çaresiz bir yolcu gibi tek kalan,
Umutları rüzgârda savrulan bir yaprak olan.
Bir müşteri vardı, kazancıyla neşe duyan,
Aldığı o yeni malla pek şâduman.
Fark edince ayıbı, kandırıldığını o an,
Rızası öfkeye döndü, oldu perişan.
Sevincin yerini aldı büyük bir hüsran,
Kederin yüküyle kalbi yorgun düşen can.
Bir de çocuk vardır, neşeyle koşturan,
Geleceğin gamından habersiz, tasasız yaşayan.
Onun o masum cehli, ruha dermandır inan,
Yetişkinin hasretidir o kaygısız, mutlu an.
İşte böyledir insan, perdeyle güvende olan,
Hakikat ağırdır, kalbi derinden yoran.
Her bilmek değildir insanı bilge yapan,
Bazen bilmemektir ruhu fırtınadan kurtaran.
Maksadımız cehaleti övmek değildir, ey can!
Bilgiye sırtını dön, demek değildir inan.
Lâkin her hakikat değildir kalbe derman,
Her bilgi değildir ruha huzur sunan.
Öyle sırlar vardır ki, kalbi kanatan,
Keşke bilmeseydim dedirtir insana o an.
Hikmet, o ince farkı derinden anlayan,
Hangi bilginin zehir, hangisinin şifa olduğunu bilen.
Öyleyse ey genç yoldaşım, umutla parlayan,
Her sorunun ardına düşüp yorulma inan.
Bırak, bazı sırlar kapalı kalsın o an,
Her kapıyı zorlama, vardır bir Yaradan.
Sana bahşedilmiş olanla huzur bul her an,
Kalbinin sesini dinle, odur doğruyu fısıldayan.
Gaybı O’na bırak, her şeyi bilip gözeteni an.
Tevekkül et, O’dur en metin kale inan.
Kendi özündeki o cevhere yaslan her an,
İçindeki o sonsuz güçle ol kahraman.
Yeise düşme, o sana yakışmaz inan,
Gayret kuşağını kuşan sen her zaman.
Yürü, yolun aydınlıktır, buna kalpten inan,
Zafer, yüce değerler için yola çıkanındır inan.
Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.
