20. Üç Damla Yağ
Bu hikayenin kaynağı Dr. Aladdin Ali'nin "İlham Verici Hikayeler ve Büyük Anlamlar" adlı kitabıdır.
"Mutluluk tek başına elde edilecek bir hazine değildir, yaşamın her alanında dengeyi bulmakla ilgilidir... Mutluluk bir yolculuktur, bir varış noktası değil. Bu yolculukta hedeflerimize ulaşmamız ve yolculuktan keyif almamız önemlidir. Hayatımızdaki her deneyim bizi zenginleştirir. Ancak bu deneyimleri yaşarken temel değerlerimizi unutmamalıyız"
Hikaye
Genç bir tüccarın oğlu mutluluğun peşinde kırk günlük bir yolculuğa çıkar. Hedefi, yaşayan en bilge adamın evi olduğu söylenen, bir dağın tepesine kurulmuş muhteşem bir saraydı. Oraya vardığında, her biri tatmin edici bir yaşamın sırrını çözmeyi uman, çoktan toplanmış bir arayış kalabalığı buldu.
İki saatlik sabırlı bir bekleyişin ardından genç adam kendini bilge ile yüz yüze buldu. Ancak bilge hemen bir bilgelik sunmadı. Bunun yerine, içinde üç damla parlayan yağ bulunan küçük bir kaşığı genç adamın avucuna bastırdı.
"Sarayımın harikalarını keşfedin," diye talimat verdi bilge, "ama bunu son derece dikkatli yapın. Yolculuğunuz boyunca yağın kaşığın içinde kaldığından emin olun."
Genç adam, emanet edilen yağın ağırlığıyla sarayın merdivenlerini tırmandı. Her süslü goblen, her açan çiçek fark edilmeden geçti. Tek odağı narin damlacıklara sabitlenmişti.
İki saat sonra, yüzünde şaşkın bir ifadeyle bilgenin yanına döndü. "Söyle bana," diye sordu bilge, "büyük salondaki enfes halılara hayran kaldın mı? Bahçeleri süsleyen canlı çiçeklere tanık oldun mu?"
Utanan genç adam dikkatsizliğini itiraf etti. Petrolün sorumluluğu gözlerini kör etmiş, sarayın sunduğu güzelliği kaçırmıştı.
Bilge nazikçe gülümsedi. "Geri dön genç adam," dedi, "ve burayı gerçekten deneyimle. Mutluluk tekil uğraşlarda değil, uyumlu bir karışımda bulunur. Eğer odağınız başka bir yerde kalırsa, yaşadığınız yerin güzelliğini takdir edemezsiniz."
Genç adam bu kez yeni bir bakış açısıyla keşfe çıktı. Duvarları süsleyen sanat eserlerine hayranlıkla baktı, bahçelerin tatlı kokusunu içine çekti ve nefes kesici manzarayı seyretti.
Ancak, bilgeye döndüğünde cesaret kırıcı bir gerçekle karşılaştı - petrol gitmişti, keşif sırasında dökülmüştü.
Bilgenin gözlerinde bilmiş bir parıltı vardı. "Yağ," diye açıkladı, "temel unsurları temsil eder - Allah ile olan bağlantınız, sağlık ve sağlam bir zihin. Bunlar mutluluğun temel taşlarıdır. Keşif ve deneyim hayatımızı zenginleştirirken, bu hayati unsurları ihmal etmek mutsuzluk getirir."
Genç adam sonunda anlamıştı. Mutluluk tek bir hedef değil, hassas bir dengeydi - refahın temeline dayanırken deneyimlerle zenginleşen bir yaşam. Saraydan sonsuza dek değişmiş olarak ayrıldı, sadece yeni keşfedilmiş bir bilgi değil, aynı zamanda yaşamın unsurlarının karmaşık denge için derin bir takdir taşıyordu.
Hikâyeden Süzülen Bilgece Söz
- Hayat, tek teli koptuğunda tüm ahengini yitiren hassas bir sazdır. Ne sadece tele takılıp kalmalı ne de sazın gövdesini seyrederken teli koparmalı.
- Dünyanın bütün saraylarını gezebilirsin; ama asıl fetih, kendi gönül kaleni her an mamur ve ayakta tutabilmektir.
- Avucundaki cevheri unutan, gözündeki serabın esiri olur.
- Mutluluk; emaneti korumanın sorumluluğu ile tecrübenin tadını çıkarma sanatı arasındaki ince çizgide bulunur.
- En büyük zenginlik, dünyanın sunduklarını kaybetme korkusu olmadan tadabilmektir; bu ise ancak sarsılmaz bir öze sahip olmakla mümkündür.
- Gözleri sadece dışarıya bakan, içerideki ışığı göremez; gözleri sadece içeriye kapanan ise dışarıdaki aydınlığı fark edemez.
- Kemalat, ‘yapmak’ ile ‘olmak’ arasındaki dengeyi kurabilmektir.
- Yolun güzelliği, adımlarını saymaktan değil, bastığın yerin ve gördüğün manzaranın farkına varmaktan gelir.
- Ruhunu yolda kaybedenin, sarayın sonunda bulacağı tek şey yaldızlı bir yalnızlıktır.
- Hayat sarayının en süslü odası, içinde huzurla oturamadıktan sonra, taştan bir zindandan farksızdır.
Türk Gençlerine Yönelik Pratik Öneri
- "Cevherini Tanımla": Bir defter al ve senin için "o iki damla yağın" ne olduğunu yaz. Bunlar neler? Ailen mi, inancın mı, sağlık ilkelerin mi, dürüstlük gibi ahlaki değerlerin mi? Bu senin kişisel anayasandır. Onu bil, ona sahip çık.
- "Merak Sarayını Gez": Her ay, daha önce hiç ilgilenmediğin bir konuda bir kitap oku, bir belgesel izle veya bir seminere katıl. Konfor alanının dışındaki bu "sarayı" keşfetmek, ufkunu genişletecektir.
- "Dijital Dengeyi Kur": Akıllı telefonun ve sosyal medya, günümüzün en büyük "sarayıdır". İçinde kaybolmak çok kolay. Her gün belirlediğin bir saati "emaneti koruma" saati yap. Bu saatte telefondan uzaklaş, düşün, oku veya sadece sessizliği dinle.
- "Sağlık Emanetine Sahip Çık": O yağ, beden ve ruh sağlığındır. Haftada en az 3 gün spor yapmayı, işlenmiş gıdalar yerine temiz beslenmeyi ve 7-8 saat uyumayı somut bir hedef haline getir.
- "Gönül Bağı Kur": Saraydaki en güzel şeylerden biri de diğer insanlardır. Her hafta ailenden veya bir dostundan biriyle, sadece onunla ilgileneceğin, telefonuna bakmayacağın kaliteli bir saat geçir. Bu, ilişkiler "yağını" besler.
- "Tek Görev Prensibi": Bir iş yaparken (ders çalışırken, bir proje üzerinde uğraşırken) sadece o işe odaklan. Bu, hem "sarayı" daha iyi keşfetmeni (işi verimli yapmanı) hem de "yağı" (zihinsel enerjini) korumanı sağlar.
- "Değerlerinle Hizalı Hedefler Koy": Bir kariyer veya hayat hedefi belirlerken kendine sor: "Bu hedef, benim cevherimle (değerlerimle) uyumlu mu?" Değerlerinle çatışan bir "saray", eninde sonunda seni mutsuz eder.
- "Sorumluluk Al": Küçük de olsa bir şeyin sorumluluğunu üstlen. Bu bir sivil toplum projesi, bir sınıf projesi veya evdeki bir görev olabilir. "Kaşığı taşımayı" öğrenmek, karakterini güçlendirir.
- "Farkındalık Molası Ver": Günde sadece 5 dakika dur. Gözlerini kapat. Nefesini dinle. Bedenini hisset. Bu, hem avucundaki "yağı" kontrol etmen hem de hayat "sarayının" gürültüsünden bir anlığına uzaklaşman için en pratik yoldur.
- "Düşüşten Öğren": Yağı döktüğünde veya sarayı göremediğinde pes etme. Tıpkı hikayedeki genç gibi, hatanı anla ve dengeyi kurmak için yeniden dene. Her hata, dengenin nasıl kurulacağına dair paha biçilmez bir derstir.
Şiirle çarpan bir gönül
Üç Damla Yağ
Bir tacir oğluydu, bir civan insan,
Mutluluk peşinde, arayan her an.
Dağ başında bilge, bir ulu sultan,
Onun sarayına varmaktı ferman.
Saatlerce bekler, sonunda o an,
Huzuruna çıkar, diner heyecan.
Bilge bir söz demez, avcuna konan,
İki damla yağdır, tek bir armağan.
Der ki: "Bu sarayı gez, ey kahraman,
Fakat yağı koru, odur imtihan."
Genç çıkar yola, gözü avcunda o an,
Ona emanettir, dökülmez o can.
Ne süslü halıyı görür o zaman,
Ne bahçede açan güle bir bakan.
Döner de bilgeye, şaşkın ve yanan,
Der ki: "Göremedim, sendeydi güman."
Bilge der: "Saraydır hayatı yazan,
Git yeniden seyret, her ne varsa inan."
Genç bu kez etrafa olur hayran,
Sanatla bezenmiş, o eşsiz mekân.
Her rengi içine çeker o zaman,
Manzarayla olur kalbi şâduman.
Dönerken fark eder, avcuna bakan,
Yağ dökülmüş gitmiş, kalmamış nişan.
Bilge tebessümle açıklar o an,
Mutluluk sırrıyla yıkanır o can:
"O yağ senin ruhun, bedende duran can,
Sağlığın, ahlakın, hem temiz vicdan.
Allah'la rabıtan, sarsılmaz iman,
Hayat temelindir, odur seni tutan.
Saray, dünya süsü, gelip geçen han,
Keşifler, tecrübe, bitmeyen umman.
Biri olmadan da olmaz, ey insan,
Ruhsuz bir sarayda, can olur viran.
Dünyadan habersiz, o ruh da ziyan,
Dengeyle kurulur saadet her an."
Ey Türk genci, dinle, ey şanlı civan,
Bu kıssa sanadır, sanadır beyan.
Avcundaki o yağ, tarihten kalan,
Köklerindir senin, ecdad yadigârı olan.
Saray ise ilimdir, tekniktir, inan,
Ufukların ötesi, yeni bir lisan.
Hem garbı tanı sen, hem şarkı her an,
Fakat öz cevherin, avcunda duran.
Onu kaybetmeden yüksel her zaman,
Hem arşa uzan sen, hem köküne inan.
Hem gönlünü besle, hem aklını donatan,
İşte budur gayen, budur imtihan.
Böylece olursun bir kâmil insan,
Hem kendine faydan, hem yurda her an.
Ye'se kapılma hiç, olmasın hüsran,
Gelecek senindir, sen bir kahraman!
EMANET VE SARAY
Ey sır peşindeki yolcu, ey civan,
Mutluluk nerede, sorarsın her an.
Hayat bir saraydır, bir ulu divan,
İçinde gizlidir sırlı bir umman.
Avucunda cevher, gözünde cihan,
Dengeyle kurulur en yüce devran.
Hem ruhunu koru, hem yaşa bu an,
Mutluluk budur gel, gerisi yalan.
Bilge bir kaşıkla sundu armağan,
Üç damla emanet, etme hiç ziyan.
“Gez sarayı” dedi, “gör nice nişan,
“Fakat yağı koru, odur imtihan.”
Göz kaşıkta kaldı, geçti ne zaman,
Ne bir nakış gördü, ne şadırvan.
Güzellikler geçti, ruhu yorulan,
Sadece yüküyle yorgun bir insan.
Avucunda cevher, gözünde cihan,
Dengeyle kurulur en yüce devran.
Hem ruhunu koru, hem yaşa bu an,
Mutluluk budur gel, gerisi yalan.
Döndü, yeniden gezdi, oldu şâduman,
Baktı ki kaşık boş, bitmişti o an.
Yağ candır, imandır, ruha katılan,
Saray ise dünya, gelip geçici han.
Ey genç yoldaş, dinle, olma perişan,
Gayret kuşağını kuşan her zaman.
Hem dünyayı tanı, hem Rabb’ini an,
İşte kâmil insan, odur kahraman.
Avucunda cevher, gözünde cihan,
Dengeyle kurulur en yüce devran.
Hem ruhunu koru, hem yaşa bu an,
Mutluluk budur gel, gerisi yalan.
Erişim Bağlantıları
Hikayenin sesli, görüntülü ve yazılı versiyonlarına aşağıdaki platformlardan ulaşabilirsiniz:
Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.
