18. Deli Nehir Krallığı
Bu hikayenin kaynağı Dr. Aladdin Ali'nin "İlham Verici Hikayeler ve Büyük Anlamlar" adlı kitabıdır.
"Doğru yol nedir ve biz bunu nasıl bulabiliriz? Hayatımız boyunca karşılaştığımız birçok karar, bu sorunun cevabına dayanır. Peki, çoğunluğun doğruyu takip etmek zorunda olup olmadığı ve bir fikri savunmadan önce ne yapmamız gerektiği sorularına nasıl cevap verebiliriz? Evet, çoğunluk her zaman haklı değildir... İnançlarımız ve düşüncelerimiz, sağlam bir temel üzerine oturmalıdır."
Hikaye
Parıldayan bir nehrin ikiye böldüğü bir şehirde, bir gölge içeri sızdı, akıntıyla taşınan bir delilik salgını. Nehrin serin kucağından içenler yenik düşüyor, zihinleri parçalanıyor, konuşmaları sadece dert ortaklarının anlayabileceği bir dile dönüşüyordu. Bir zamanların canlı şehri şimdi saçma sapan sözlerden oluşan ürpertici bir senfoniyle yankılanıyordu.
Fırtınada bir akıl feneri olan kral, bu sinsi akıntıya karşı yorulmadan savaştı. Ama bir şafak vakti, akla hayale gelmeyecek bir şey oldu. Kendi kraliçesi, sürekli yoldaşı, deliliğe yenik düşmüştü. Kraliçe'yi acı çeken bir kalabalığın arasında bulmuş, sesi anlamsız bir dokunun içinde kendi ipliğini örüyormuş.
Öfkelenen kral vezirini çağırdı, sesi inançsızlıkla gerilmişti. "Bakanım," diye gürledi, "kraliçe yenik düştü! Muhafızlar neredeydi?"
Başını öne eğen vezir, "Majesteleri, onları önce delilik ele geçirdi," diye sert bir yanıt verdi.
"O zaman kraliyet hekimini getirin!" diye kükredi kral.
"Ne yazık ki Majesteleri," diye cevap verdi vezir üzüntüyle, "iyi kalpli doktor da aynı dertten muzdarip."
Durumun ağırlığı üzerine çöktükçe çaresizlik kralı yutmakla tehdit ediyordu. "Bu ne cehennem laneti böyle? Kime dokunulmamış?"
Vezirin zar zor fısıldayan sesi tüyler ürpertici gerçeği ortaya çıkardı. "Lordum, görünüşe göre sadece iki kişi var ve siz, yani ben." Dehşet dolu bir sessizlik oldu.
"Allah kahretsin!" diye haykırdı kral, "Ben bir deliler krallığını mı yönetiyorum?"
Vezirin gözlerinde bir meydan okuma parıltısı belirdi. "Bağışlayın beni Majesteleri," diye araya girdi, "ama onlar -hastalar- farklı bir görüşe sahipler. Akıl sağlığının kendi alanları olduğunu iddia ediyorlar ve nehrin suyundan uzak duran bizleri gerçekten deli olarak görüyorlar!"
Kral alay etti. "Saçmalık! Lanetli nehirden içenler onlar!"
"Bu," diye karşı çıktı vezir, sesi alçak ve ciddiydi, "tam da onların iddiası. Delilikten korunmak için içki içtiklerini, bizim ise içkiyi reddederek farklı bir tür deliliğe yenik düştüğümüzü söylüyorlar. Şimdi onlar çoğunlukta ve onların gözünde akıl ve erdemin vücut bulmuş hali, neyin aklı başında olduğunu belirleyen yegane hakemler onlar."
Vezirin sözlerinin ağırlığı havada asılı kaldı. Yenilgiye uğrayan kral, yönettiği şehre baktı - deliliğin hüküm sürdüğü, baş aşağı dönmüş bir şehir. İçi boş, tüyler ürpertici bir gerçekle yüzleşti. "Vezir," diye homurdandı, sesi teslimiyetle ağırlaşmıştı, "bana delilik nehrinden bir kadeh getir. Bu deliler dünyasında, aklın kendisi de bir tür delilik haline geldi."
İnançlarınız tek başına, amansız bir rüzgara karşı yalnız bir ağaç gibi durduğunda içinizde bir düğüm oluşur. Hayalleriniz mümkün görünen ufkun çok ötesine uzanıyor, etrafınızdaki dünya için çok yüksek bir tavan. Teslim olmalı, başınızı eğmeli ve uygunluğun acı kadehinden içmeli misiniz?
Hiç "Herkes aynı fikirde değil, bir tek sen mi haklısın?" sözlerinin acısıyla karşılaştınız mı? Dikkatli olun, çünkü bu uygunluk kupasının ince bir teklifidir. Hırsla dolup taşan ve bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle beslenen iş arenasına adımınızı atıyorsunuz ve bir iş arkadaşınızın şaşırtıcı terfisine tanık oluyorsunuz - geç kalmaları ve yetersiz başarıları sizinkilerle kıyaslandığında sönük kalan biri. Ateşinizi söndürür, başarılarınızı küçültür ve aynı acı bardağa mı uzanırsınız?
Tarih, yalnızca kendi doğrularına tutunmuş olanların hikayelerini fısıldar. Peygamberlere ve reformculara halkları tarafından inanılmamış ve hatta bazıları gerçeğe bağlı kaldıkları için öldürülmüştür. Değişim isteyenlerle genellikle durgunluk ve geri kalmışlık uğruna savaşılır ve sağlam duranlar bu zaferi göremeden ölseler bile zafer kazanacaklardır.
Hikâyeden Süzülen Bilgece Söz
- Kalabalığın alkışladığı yol hakikate varmayabilir; ancak yalnız yürünen her patika da doğru değildir. Asıl marifet, pusulası vicdan ve bilgelik olan yolda tek başına kalabilmektir.
- Çoğunluğun "delilik" dediği şey, ya henüz anlaşılmamış bir dehadır ya da temelden yoksun bir hezeyan. İkisini ayıran, niyetin samimiyeti ve fikrin ahlaki derinliğidir.
- Akıntıya karşı yüzmek cesaret ister, lakin en büyük cesaret, hangi yöne yüzmen gerektiğini bilmektir.
- Farklı olmak için değil, doğru olduğuna inandığın için farklılaş. Birincisi bir roldür ve yorar; ikincisi ise karakterdir ve yüceltir.
- Kendi içinde bir kalen yoksa, sığındığın her muhalif köşe, başka bir sürgündür. Önce kendini inşa et.
- Gerçek devrimci, sadece mevcut olanı yıkan değil, yerine daha iyisini ve daha adilini koyacak ahlaki ve entelektüel birikime sahip olandır.
- "Herkes yanılıyor" demenin kibriyle, "Acaba ben yanılıyor olabilir miyim?" sorusunun alçakgönüllülüğünü dengeleyebilen kişi, bilgeliğe ilk adımını atmıştır.
- Yenilik, köklerini besleyen toprağı inkâr etmek değil, o köklerden aldığı güçle gökyüzüne doğru yeni dallar uzatabilmektir.
- En tehlikeli esaret, çoğunluğun zincirleri değil, o zincirleri kırdığını zannederken kendi heveslerinin prangalarına mahkûm olmaktır.
- Dünyaya meydan okumadan önce, vicdanının sesini dinle. Eğer o sessiz kalıyorsa, en gürültülü sloganların bile boştur.
Türk Gençlerine Yönelik Pratik Öneri
- Sağlam Bir Zemin İnşa Et: Dünyayı veya toplumunu eleştirmeden önce, kendi karakterini inşa et. Tarih, felsefe, sanat ve edebiyatın büyük eserlerini oku. Kendi temel ahlaki ilkelerini belirle. Senin dışarıya olan "hayır"ın, ancak içerideki "evet"in kadar güçlüdür.
- Niyetini Sorgula: Bir fikri neden savunuyorsun? Gerçekten bir doğruyu mu temsil ediyor, yoksa sadece dikkat çekmek, farklı görünmek veya bir gruba ait olmak için mi? Samimiyet, en doğru yol göstericidir.
- Eleştirel Düşünceyi İki Yönlü Kullan: Sadece çoğunluğun fikirlerini değil, katıldığın azınlık grupların veya kendi "doğru" kabul ettiğin fikirleri de aynı eleştirel süzgeçten geçir. Hiçbir düşünce sorgulanamaz değildir.
- Bilgi Sahibi Ol, Fikir Sahibi Olmadan Önce: Bir konuda güçlü bir iddiada bulunmadan önce, o konuyu derinlemesine araştır. Argümanlarını sağlam kanıtlara ve mantığa dayandır. Bilgi, seni hem körü körüne itaatten hem de temelsiz bir isyandan korur.
- Değerler ve Yöntemleri Ayırt Et: Savunduğun değerler (adalet, dürüstlük, merhamet vb.) asildir. Ancak bu değerlere ulaşmak için kullandığın yöntemlerin de meşru ve ahlaki olduğundan emin ol. İyi bir amaca, kötü bir yöntemle varılmaz.
- Değişime Kendinden Başla: Dünyayı değiştirmekle ilgili büyük nutuklar atmadan önce, kendi hayatında küçük ama anlamlı değişiklikler yap. Kendi alışkanlıklarını, önyargılarını ve hatalarını düzeltmeye çalışmak, en büyük devrimdir.
- Dinlemeyi Öğren: Sana tamamen ters gelen fikirleri bile, anlamak amacıyla dinle. Bu, kendi fikrinden vazgeçmek zorunda olduğun anlamına gelmez. Ancak anlamak, hem kendi argümanlarını güçlendirir hem de seni daha bilge bir insan yapar.
- Geçici Akımlara Değil, Kalıcı Erdemlere Bağlan: Moda olan düşünceler, etiketler ve isyan biçimleri gelip geçer. Sen bağlılığını; dürüstlük, cesaret, adalet, sorumluluk gibi zamanın eskitemediği erdemlere yap.
- Sorumluluk Al: Sadece eleştirmekle kalma. Beğenmediğin bir durum varsa, "Daha iyisi nasıl olur?" sorusunu sor ve çözümün bir parçası olmak için elini taşın altına koy. Sorumluluk, şikâyeti eyleme dönüştürür.
- Sessizliğin ve Sabrın Gücünü Keşfet: Her an tepki vermek, her tartışmaya girmek zorunda değilsin. Bazen en güçlü duruş, doğru zamanı bekleyerek, olgunlaşarak ve sessizce kendi yolunda yürüyerek sergilenir.
Şiirle çarpan bir gönül
HAKİKAT PINARI
Bir ülkede bir nehir / varmış heybetle akan,
Lakin suyu zehirmiş / aklı baştan bir alan.
O sudan kimler içse / olurmuş başka insan,
Unuturmuş kendini / kalmazmış zerre vicdan.
Kral direnmiş buna / aklı başında kalan,
Demiş, "Bu bir fitnedir, / bu bir kuytudaki yılan."
Lakin bir sabah vakti / kalbine bir ok saplanan,
Görmüş ki kraliçesi / o sudan içmiş o an.
Haykırmış vezirine: / "Bu nasıl bir imtihan?
Nöbetçiler nerede, / yok muydu onu kollayan?"
Vezir boynunu bükmüş: / "Efendim, acıdır olan,
Önce onlar içtiler / kalmadı size kalkan."
"Hekimi çağırın!" der, / kraldır ateş püsküren,
"Hekim de içti suyu, / oldu aklını yitiren."
Kral bakmış dehşetle: / "Yok mu bir ayık kalan?"
Vezir fısıldamış ki: / "Siz ve beniz sadece, sultan."
"Vay!" demiş kral, "Bütün / halkım mı şimdi candan usanan?"
"Dahası var efendim," / demiş veziri o zaman,
"Onlara göre bizler / asıl aklını unutan,
‘Doğru sudur’ diyorlar, / ‘içmeyen olur yayan’."
Bu ters dönmüş mantıkla / kral olmuş perişan,
Çaresizlikle dolmuş / kalmamış tende bir can.
Demiş: "Getir o sudan, / bitsin bu zorlu güman,
Deliler ülkesinde / akıllı olmakmış ziyan."
Ey dost, bu eski destan / değildir yalnızca yalan,
O nehir, nefsin sesi / kalpleri oyalayan.
Çoğunluk haklı demek / değildir her bir zaman,
Nice hakikat ehli / kalmıştır tek başına, yanan.
Farklı olmak marifet / değildir tek başına, inan,
Mühim olan hangi yol / hangisidir doğruya varan.
Temelsiz bir isyanla / olunmaz kahraman,
Hakikat pınarından / beslenir bilge olan insan.
Ey ruhu taze fidan, / ey gönlü umut dolan,
Bu kıssa bir armağan / olsun sana her zaman.
Kalabalığa kanma / pusulan olsun iman,
Çoğunluk yoldan sapsa / sen ol doğrudan yana olan.
Aklını bilgi ile / doldur, vicdanla donan,
Yenilik köktedir bil / dallardır göğe uzanan.
Hak yolda tek kalsan da / üzülme hiçbir zaman,
Tarih seni yazacak: / "Vardı bir kahraman."
DELİ NEHRİN KIYISINDA
Çağlar deli bir / nehir, vermez hiç amân,
İçenler bulur / sahte bir huzur o an.
Fısıldar sesler: / "Gel bizden ol, olma yaban,"
Sunarlar tası, / derler: "Budur doğru olan."
Hayır, içmem o / sudan, bulmam onda dermân,
Yönüm hakikattir, / sarsılmaz bendeki imân.
Teslim etmem ruhumu, / çıksa da buna fermân,
Ben, ben olarak / kalacağım her zaman.
Derler: "Yalnızsın, / bak, yolun sonunda hüsrân,"
"Çoğunluk biziz, / sensin yolunu şaşıran."
Lâkin kalbimde / bir ses der: "Vazgeçme, dayan!
Hakikat satılmaz / pazarda, ey gafil insan!"
Hayır, içmem o / sudan, bulmam onda dermân,
Yönüm hakikattir, / sarsılmaz bendeki imân.
Teslim etmem ruhumu, / çıksa da buna fermân,
Ben, ben olarak / kalacağım her zaman.
Tarih nice erler / gördü, tek başına kalan,
"Deli" dediler, / oydu gerçeğe sarılan.
Onların nurudur / bugün ufkumuzu açan,
Varlığın sırrına / o duruş ile varılan...
Hayır, içmem o / sudan, bulmam onda dermân,
Yönüm hakikattir, / sarsılmaz bendeki imân.
Teslim etmem ruhumu, / çıksa da buna fermân,
Ben, ben olarak / kalacağım her zaman.
Erişim Bağlantıları
Hikayenin sesli, görüntülü ve yazılı versiyonlarına aşağıdaki platformlardan ulaşabilirsiniz:
Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.
