Aladdin Pertanian Internasional

Spark Goodness
Komplek Harvest city Cileungsi, Bogor, West Java, Indonesia
+62 822 6184 7144 / +90 541 514 3721 dr.alaa@aladdin.my.id
Select menu item
  • Home
  • Services
    • Our Service
    • Request Consulting Services
  • Blog
  • About us
    • About
    • Company Profile
    • Founder & CEO
    • FAQ
    • Privacy Policy
  • MBTI
  • Contact
  • En

10. Bilgeliğin Mirası

Bu hikayenin kaynağı Dr. Aladdin Ali'nin "İlham Verici Hikayeler ve Büyük Anlamlar" adlı kitabıdır.

"Kıymetli kardeşlerim, hayat bir yolculuktur. Bu yolculukta bazen güneşli, bazen yağmurlu günler yaşarız. Önemli olan, bu yolculuğun sonunda nereye varmak istediğimizdir. Ebedi bir hayat için çalışmak, dünya hayatının geçici zevklerine kapılmamak, en büyük başarıdır."

Hikaye

Rivayet ederler ki, zamanın ulu çınarlarının gölgesinde, kubbelerin semaya dualar fısıldadığı kadim bir diyar vardı. Bu diyarın sultanı, adaletini sadece mülküne değil, tebaasının gönlüne de nakşetmiş, basiret sahibi bir hükümdardı. Lakin her insan gibi onun da içinde, fani olanı ebedi kılma arzusu, gücünün ve bilgeliğinin zamanın eleğinden geçmeyeceğine dair gizli bir zan taşırdı.

Günün birinde, parmağındaki saltanat mührünün yanına, ondan daha kıymetli, hikmetle mühürlenmiş bir yüzük daha takmak istedi. Bu, öyle bir yüzük olmalıydı ki, üzerine kazınacak birkaç kelime, hem zaferin baş döndüren sarhoşluğunda hem de yenilginin zifiri karanlığında insana yolunu gösterecek bir kandil olmalıydı.

Sarayın en parlak zihinlerini, ilmiyle amil alimlerini, söz ustası ediplerini huzuruna çağırdı. "Bana," dedi, "öyle bir söz bulun ki, hem varlığın coşkun nehrinde salınırken hem de yokluğun kuru vadisinde yitip gitmişken ruhumuza sükûnet versin. Kısa olsun ama cihanı içine alsın."

Vükela ve ulema günlerce kafa yordu. Kimi sabrı, kimi şükrü, kimi tevekkülü anlatan uzun ve ağdalı cümleler sundu. Lakin hiçbiri, sultanın gönül terazisini tartacak ağırlıkta değildi. Sultanın umudunun solmaya yüz tuttuğu bir anda, onu çocukluğundan beri bir baba şefkatiyle büyüten, saçları zamanın karıyla ağarmış yaşlı lala'sı Arif Baba, titrek ama vakur adımlarla huzura vardı. Elinde, avucunun içinde sakladığı küçük, katlanmış bir kağıt parçası vardı.

"Sultanım," diye fısıldadı. "Aradığınız hikmet, ne uzak diyarlarda ne de kalın kitaplardadır. O, kalbin en suskun olduğu anda fısıldanan bir sırdır." Kağıdı sultana uzattı. Sultan, merakla o küçük kağıdı açtı. Üzerinde, sanki gözyaşıyla yazılmış gibi duran sadece iki kelime vardı: "Bu da geçer..."

Sultan bir an durakladı. Bu basit cümle, ruhunun derinliklerinde aksi seda buldu. Bu, aradığı şeydi. Derhal sarayın en mahir hattatını ve nakkaşını çağırdı. "Bu sırrı," dedi, "saltanat yüzüğümün içine, kimsenin görmeyeceği ama parmağımın her an hissedeceği bir yere, incelikle kazıyın."

Çok geçmeden, ufukta bir toz bulutu belirdi ve düşman orduları, bir sel gibi memleketin üzerine aktı. Cihanı titreten ordusu dağıldı, sancakları toprağa düştü. Sultan, bir an öncesinin hükümdarı, şimdi canını kurtarmak için at süren bir kaçaktı. Tek başına, sarp ve nefes kesen bir uçurumun kenarında kendini buldu. Ardında düşmanın zafer naraları, önünde ise sonu belirsiz bir boşluk vardı. İşte o an, çaresizlik kibrin ve zannın son kalesini de yıktığında, parmağındaki yüzüğün soğuk metalini hissetti. İçindeki o gizli yazıya sığındı: "Bu da geçer..."

Bu cümle, ruhuna sadece bir teselli değil, bir basiret ışığı yaktı. Panik perdesi kalkınca, düşmanın zafer çığlıklarının da kendi korkusu kadar geçici olduğunu idrak etti. Bu sükûnetle etrafına daha dikkatli baktı ve daha önce fark etmediği, kayaların arasına gizlenmiş daracık bir keçi yolunu gördü. O yoldan aşağı süzülerek izini kaybettirdi. Günlerce dağlarda, köylerde bir yabancı gibi yaşadı. Açlığın ve yalnızlığın kemirdiği gecelerde, ne zaman umutsuzluğa kapılsa, parmağı yüzüğün içindeki o yazıya giderdi. Bu fısıltı ona, bu halin de kalıcı olmadığını hatırlatır, onu sabırla ve vakarla donatırdı. Bir gün, son lokmasını tanımadığı muhtaç bir aileyle paylaştı; çünkü biliyordu ki kendi yokluğu da, onlarınki de geçecekti. Bu merhameti, onun sığınağı oldu; o aile onu canları pahasına sakladı.

Nihayet dağılan ordusundan kalanları toplayıp vatanını geri aldığında, şehir zafer şenlikleriyle çalkalanıyordu. Halk, onu bir kahraman gibi omuzlarında taşıyor, hazineler ayaklarının altına seriliyordu. Sultan, zaferin en tatlı, en baş döndürücü zirvesindeydi. Tam o anda, gururun o tanıdık ve tehlikeli sıcaklığı kalbini yokladığında, yine yüzüğünü hatırladı. Gözlerini kapattı ve içindeki sırrı bir kez daha okudu: "Bu da geçer..."

Bu defa kelimeler, bir idrak şimşeği gibi çarptı. Bu zafer, bu övgüler, bu altın yığınları... hepsi, o uçurum kenarındaki çaresizlik kadar geçiciydi. Hayat denen nehrin üzerinde yüzen birer köpükten ibaretti. Bu idrakle, kendisine sunulan en kıymetli mücevherleri alıp, savaşta her şeyini yitirmiş dullara ve yetimlere dağıttırdı. Zafer kutlamasının ortasında, esir düşmüş düşman komutanını huzuruna çağırdı. Onu zincirlerinden kurtarıp, "Senin yenilgin de, benim zaferim de geçicidir. Kalıcı olan, insana yakışan merhamettir. Ailene ve yurduna dönebilirsin," dedi.

Geri kalan kod, öncekiyle aynı...

Şenlikler bittikten sonra Sultan, tüm vezirlerini, alimlerini ve halkın temsilcilerini büyük divanhanede topladı. Tahtına oturdu ve derin bir sessizliğin ardından konuşmaya başladı. Sesi, ne bir hükümdarın mağrur sesiydi ne de bir galibin coşkun sesi. Sesi, uzun bir yolculuktan dönmüş, bilge bir yolcunun sesiydi:

"Dostlarım, yoldaşlarım... Bugün size ne zaferin sırrını ne de saltanatın gücünü anlatacağım. Size, şu parmağımdaki yüzüğün içinde saklı olan ve benim asıl hazinem olan bir sırdan bahsedeceğim."

Yüzüğünü çıkardı ve içindeki yazıyı onlara okudu: "Bu da geçer..."

Salonda bir uğultu oldu. Sultan devam etti:

"Uçurumun kenarında can pazarı yaşarken bu sır bana umut oldu. Bana dedi ki, 'Bu keder geçecek, sabret.' Zaferin zirvesinde, kibrin ve gafletin tuzağına düşmek üzereyken yine bu sır bana fısıldadı: 'Bu şan ve şöhret de geçecek, şükret ve aldanma.' Anladım ki hayat, iki yüzü olan bir para gibidir. Bir yüzünde keder, diğer yüzünde sevinç yazar. Maharet, parayı havaya attığımızda hangi yüzünün geleceğini bilmek değil, hangi yüzü gelirse gelsin, onun eninde sonunda yine havaya atılacağını, el değiştireceğini bilmektir. En büyük acılar da, en büyük sevinçler de birer misafirdir. Misafire hürmet edilir ama gönül bağlanmaz. Çünkü her misafir, vakti gelince gider."

Sultan ayağa kalktı. Bakışları, salondaki herkesin ruhuna işliyordu.

"İşte bu yüzden, adaletimiz kılıcımızın keskinliğinden değil, gücümüzün geçici olduğunu bilmekten gelsin. Merhametimiz, zenginliğimizden değil, fakirliğin de geçici olduğunu anlamaktan doğsun. Sevincimiz, mağrur bir kahkahaya değil, her anın kıymetini bilen mütebessim bir şükre dönüşsün. Unutmayın, ne taht kalıcıdır, ne de taç. Ne zafer kalıcıdır, ne de hezimet. Baki olan, bu gelip geçen haller içinde ruhumuzun çıktığı yolculuk ve o yolda biriktirdiğimiz erdemlerdir. En büyük saltanat, 'geçici' olan her şeye gönül bağlamaktan kurtulmuş, sükûnete ermiş bir kalpte olandır."

O günden sonra, o diyarda sadece sultanın değil, her insanın dilinde ve gönlünde aynı hikmetli fısıltı dolaşır oldu: "Bu da geçer..."

Hikâyeden Süzülen Bilgece Söz

  • En sarsılmaz sandığın zirve de, en dipsiz sandığın kuyu da aynı rüzgârın önündeki bir toz zerresidir; hepsi geçer.
  • Gerçek güç, yenilmez olmakta değil, her yenilgiden sonra yeniden ayağa kalkacak sükûneti kalbinde taşımaktadır.
  • Zaferin en büyük tehlikesi, insana fani olduğunu unutturmasıdır. Tevazu, zaferin panzehiridir.
  • Hayatın en bilge öğretmeni, "kalıcılık" yanılsamasını tuzla buz eden "değişim" gerçeğidir.
  • İnsan, ne coşkun nehirlerde ne de kurak çöllerde kaybolur. İnsan, içinde bulunduğu hâlin sonsuza dek süreceğine inandığı anda kaybolur.
  • Akıl, zorluktan kurtulmanın yollarını arar; hikmet ise zorluğun içindeki anlamı bulur.
  • En gürültülü alkışlar duyulduğunda içindeki sessiz fısıltıyı, en derin çaresizlikte ise kalbindeki o şifalı kelimeyi hatırla.
  • Saltanat, toprağa hükmetmek değil, kendi nefsine ve gelip geçici heveslerine hükmedebilmektir.
  • Merhamet, gücün zirvesindeyken gösterilen bir lütuf değil, gücün de geçici olduğunu idrak etmiş bir ruhun doğal hâlidir.
  • Huzur, fırtınasız bir denizde değil, fırtınanın ortasında geminin rotasını kaybetmeyen bilge bir kaptanın kalbinde bulunur.

Türk Gençlerine Yönelik Pratik Öneri

  • Sınav ve Başarı Kaygısı: Sınav sonuçları, mülakatlar veya projeler hayatının dönüm noktaları gibi görünebilir. Başarısız olduğunda "Bu da geçer" diyerek bunun bir son olmadığını, başarıya ulaştığında ise "Bu da geçer" diyerek kibre kapılmadan yeni hedeflere odaklanman gerektiğini hatırla.
  • Sosyal Medya Baskısı: Başkalarının mükemmel görünen hayatlarına bakıp kendini eksik hissettiğinde, o paylaşımların hayatın sadece bir "anı" olduğunu ve o anın da geçici olduğunu kendine hatırlat. Senin zorlu günlerin gibi, onların o parlak anları da kalıcı değil.
  • Duygusal Dalgalanmalar: Bir ayrılık, bir hayal kırıklığı veya büyük bir sevinç yaşadığında, duyguların zirve yaptığı o ilk anda büyük kararlar vermekten kaçın. Duyguların da birer misafir olduğunu ve zamanla yatışacağını bil.
  • Kişisel "Yüzüğünü" Yarat: Telefonunun kilit ekranına, odanın duvarına veya cüzdanına "Bu da geçer" gibi sana bu dengeyi hatırlatacak bir not koy. Zor veya çok mutlu anlarda o nota bakmak, sana anlık bir farkındalık kazandırır.
  • Başarıyı Yönetme Sanatı: Bir başarı elde ettiğinde (sınıf birinciliği, spor müsabakası, iyi bir iş teklifi), bunu kutla ama seni tanımlamasına izin verme. Tıpkı kralın zafer sonrası esir komutanı affetmesi gibi, sen de başarını alçakgönüllülük ve merhametle taçlandır.
  • Hataları Öğrenme Fırsatına Çevir: Yaptığın bir hatadan dolayı kendini hırpalamak yerine, kralın yenilgiden ders çıkardığı gibi o hatadan ne öğrendiğini analiz et. Bu zorlu deneyim de geçecek ve geriye sadece tecrübesi kalacak.
  • Küçük Şeylerden Mutlu Ol: Hayatın sadece büyük zaferler veya büyük yenilgilerden ibaret olmadığını anla. Kralın sonradan anladığı gibi, asıl huzur, her anın kıymetini bilmekte ve şükretmekte gizlidir. Bir fincan çayın, bir dost sohbetinin değeri, geçici olan başarılarından daha kalıcı olabilir.
  • Dinlemeyi Öğren: Hikayedeki kral, bilgelerin karmaşık sözleri yerine yaşlı hizmetkarın basit ama derin bilgeliğini dinledi. Çevrendeki "Arif Baba"ları (büyükannen, bir esnaf, tecrübeli bir öğretmen) dinle. Hikmet, her zaman en gürültülü seste bulunmaz.
  • Empati Kur: Herkesin kendi içinde hem zaferler hem de yenilgiler yaşadığını bil. Bir arkadaşın zor bir gün geçiriyorsa, onun "Bu da geçer" demeye ihtiyacı olduğunu anla ve ona destek ol.
  • Anlat ve Paylaş: Kendi "Bu da geçer" anlarını, güvendiğin dostlarınla veya ailenle paylaş. Yaşadığın zorlukların nasıl geçtiğini anlatmak hem sana güç verir hem de başkalarına ilham kaynağı olur.

Şiirle çarpan bir gönül

GEÇER BU DEM DE

Bilge bir kral vardı, herkese yardım eder,
Halkının derdini, kendi derdi fark eder.
Bir yüzük istedi, üstünde bir söz yeter,
Hem darlıkta hem de, bollukta sabır eder.

Nice akıl geldi, nice fikirler gider,
Sultanın kalbini, hiçbiri teskin etmez, heder olur.
Bir yaşlı bilge der, "Sana bir tek söz yeter,
O söz ki her keder, ve her sevinci yener."

"Bu da geçer" yazar, kâğıda bilge peder,
Kral bu sözleri, yüzüğüne nakşeder.
Ansızın bir ordu, ülkeyi talan eder,
Yenilir kral, tek başına yola gider.

Uçurum ucunda, "artık her şey biter,"
Derken yüzüğüne, gözü yaşlı bir bakar.
Üzerinde yazar, "Bu keder de geçer,"
O an umut dolar, korkusunu defeder.

Yurdunu kurtarır, zaferle geri döner,
Halk onu coşkuyla, bir kahraman ilan eder.
Gurur kalbi sarar, tam o anda fark eder,
Yüzüğündeki sırrı, yeniden hece eder.

Hayat bir imtihan, sabreden huzur elde eder,
Zorluk bir misafir, gelir ve bir gün gider.
Sıkıntıya dalıp, insan kendine zulmeder,
Unutma, her gece, bir sabaha yol eder.

Sevinç de emanet, şükretmeyen ziyan eder,
Varlığa aldanan, dostlarını kaybeder.
Ne dert kalıcıdır, ne de mutluluk devam eder,
Dengeyi bulan kalp, en büyük hazineyi keşfeder.

Ey genç arkadaşım, bu söz sana güç hediye eder,
Gelecek kaygısı, bir gün elbet biter.
Sınavlar, zorluklar, elbette seni test eder,
İnancını koru, bu günler de elbet geçer.

Başarınla gurur duy, ama kibrin seni bitirir,
Alçakgönüllülük, sana daha çok değer katar.
Çalışmaktan vazgeçme, emek zafere götürür,
İyi niyetle yürü, kader sana yardım eder.

Düşeni hor görme, bir gün sen de düşersin,
El uzatırsan eğer, kalpleri fethedersin.
Doğruluktan şaşma, eninde sonunda kazanırsın,
Unutma bu sırrı, her zorluğu yenersin.
            

GEÇER BU DA, DAYAN

Adil bir hükümdar, yaşarmış bir zaman,
İsterdi Rabb’inden, bir öğüt, bir ferman.
Yüzüğüne kazısın, yol göstersin her an,
Hem darlık gününde, hem bollukta her zaman.

Toplandı bilginler, aradılar bir beyan,
Hiçbiri sultana, olamadı tercüman.
Yaşlı bir kul geldi, sadakatiyle yanan,
"Sultanım, bir sır var," dedi, "odur ki anlayan."

"‘Bu da geçer’ yazdır," dedi o bilge insan,
Sultan bu söz ile, buldu sanki bir umman.
Yüzüğün içine, kazıttı o an,
Bu iki kelime, oldu kalbine yanan.

Düşmanlar saldırdı, ülke oldu perişan,
Ordusu dağıldı, kalmadı ne şan ne can.
Tek başına kaçtı, o yüce kahraman,
Bir dağın başında, kalbi korkuyla dolan.

Tam umut bitmişken, her şey olmuşken zindan,
Yüzüğe gözü daldı, parmağında parlayan.
"Bu da geçer" gördü, dedi "Rabb’im, sen dayan,"
Gücünü topladı, geçti o zorlu yoldan.

Geri döndü yurda, zaferle geçti zaman,
Sarayda şenlik var, neşe dolu her bir an.
Gurur fısıldarken, "Sensin en büyük" diyen,
Yüzüğe bir baktı, gerçeği gördü o an.

Unutma, her durum, bir imtihandır, ey can,
Hayat bir yolculuk, dünya ise bir han.
Ne hüzün kalıcı, ne neşedir hep kalan,
İkisi de gelir, Yüce Allah’tan, inan.

Güvenme malına, ne gücüne dayan,
En büyük zenginlik, tertemiz bir vicdan.
Şükretmek nimete, sabretmektir zor olan,
Mü’minin ahlakı, böyledir her zaman.

Ey güzel kardeşim, ey o umutla dolan,
Hayat bu, bir iner, bir de çıkar, her an.
Düştüğün zamanlarda, ümidini kesme, dayan,
Her gecenin ardında, bir sabah var, unutma sen.

Başarınla sevin, ama olma kendini unutan,
Alçakgönüllülük, en güzel elbisedir, inan.
İyilik yapmaktan, asla yorulma, usanma, sen,
Hayırlı bir evlat, ol vatanına her zaman.

İmanınla yürü, ileriye doğru durmadan,
Doğruluk olsun yolun, kalbin pusulan her an.
"Bu da geçer" dersin, her zorluk bittiği zaman,
Allah'a emanet ol, ey o güzel insan.
            

Erişim Bağlantıları

Hikayenin sesli, görüntülü ve yazılı versiyonlarına aşağıdaki platformlardan ulaşabilirsiniz:

  • LinkedIn Makale: "Bilgeliğin Mirası"
  • YouTube'da İzle: "i9KrJPdG68c"
  • SoundCloud (Aladdin Internasional) - Sesli Anlatım 1
  • SoundCloud (Alaa Sadic) - Sesli Anlatım 2
  • SoundCloud (Alaa Sadic) - Sesli Anlatım 3
#BuDaGeçer #Hikmet #KıssadanHisse #LiderlikveBilgelik #İçselYolculuk #DuygusalDayanıklılık #Felsefe #Tevazu #HayatDersleri #Mindfulness

Telif Hakkı © 2025, Dr. Aladdin Ali'in orijinal metninden ilhamla, Dr. Aladdin Ali tarafından yapılan bu edebi tercüme ve yeniden yorumlamanın tüm hakları mahfuzdur. İçeriğin, kısmen veya tamamen, yazarın yazılı izni olmaksızın kullanılması, kopyalanması veya yeniden yayımlanması, bu edebi ve ilmî çalışmaya gösterilen emeğin ve fikrî mülkeyetin korunması amacıyla yasaktır.

⭐ Rate This Story

Be the first to rate this story!

★ ★ ★ ★ ★

Related Posts

İki Zarfın Sırrı: Sorumluluk Mu, Vebal Zinciri Mi?

İki Zarfın Sırrı: Sorumluluk Mu, Vebal Zinciri Mi?

Kâinatın Anahtarı Olarak Kalp

Domino Etkisi

Bir Cevhersin- Değerini Keşfet, Yurdunu Bul

Üç Damla Yağ

Zenginliğin Sırrı- Kalp Gözüyle Bir Tefekkür Yolculuğu

Aladdin Pertanian Internasional © {2025} All Rights Reserved